Ana içeriğe atla

E(Y)CE ..!

ORMANLI’nın SİNİTLİ Mahallesinden olan Gazeteci Eyüp Bektaş, 14 Temmuz tarihli EYCECÜM başlıklı yazısında şunları yazıyor:

“BEÜ Araştırma Hastanesine bir  ziyaret için gittiğimde koridorda duyduğum bir ses ile döndüm.

Pencere dibinde genç bir kadın yaşlı bir kadına “Eycecüm yavaş yavaş gidelim” diyordu.

Kulak kabarttım. Tekrar etti aynı cümleyi.

Yaklaştım ve “Eyce ne demek?” diye sordum.

“Bilmiyom. Böyüklerimize biz eyce deriz. Hemşirele de soruyalla valaha” dedi.

Gülümseyip, “Sen Ereğlülü müsün?” dedim.

Evet ! Ormanlı’dan mış! Ormanlılı Pehlivanın geliniymiş.

Dedim ki, “Benim köküm de oradan.”

Sonra “Sana eycenin anlamını anlatayım” diye başladım söze.

-Eyce sözü yerel bir ifadedir ama Öz Türkçedir. Eyce sözü  Ece’den. Peki ‘Ece ne demek?’  Ece de, kraliçe demektir.

Baktım dikkatle dinliyor.

-Sen, bu yaşlı kadına ‘Eycecüm’ diye seslenirken, aslında ‘Kraliçem’ diyorsun. Yani; Eyce kraliçe, Eycecüm ise Kraliçem demektir.

Yüzünde büyük bir mutluluk dolaştı bir anda.

Ne anlama geldiğini bilemediği “Eyce” sözünün anlamının ne kadar büyük olduğunu öğrenmenin ve de “Eyce ne demek” sorusuna yanıt verecek olmasının hoşluğuydu yüzündeki gülümsemesi.

Yeni kuşak “Eyce” ve “Eycecüm” demeyi pek içine sindiremez.

Bu sözün yerine “Babaanne” ve “Ana anne” der.

*** Eyüp Bektaş’ın bu yazısına yorum yazan Kestaneci Mahallesi Muhtarı Ahmet Özer de şu yorumu yazmış: “Ortaokul yollarımım ilk yıllarıydı. Köyden inmişiz şehire, tarih dersiydi. Öğretmenimiz maden kömürünü bulan ilk maden şehidimiz olan Uzun Mehmet’i anlatıyordu,  bir anda “Kestaneci köyünden olan var mı” diye seslendi. Ben ayağa kalktım, sordu “köyde yaşayan Uzun Mehmet in torunu var mı” diye; ben de “evet hocam Vesile Eyce var” dedim. Sınıfta bir kahkahaydı bir şaşkınlıktı koptu. Hoca tekrar sordu bilmiyordu EYCE yi demek ki. EYCE ne demek diye. Bende şaşkınlık heyecan kekelemeyle beraber bildiğim cevabı verdim tabii ki. Hiç unutmam bu anımı ama o gün yüzüm çok kızarmıştı. Çünkü köylüydük şehire adapte olabilme dönemlerini yaşıyordum. Babanne, annanne demezdik büyüklerimize EYCE derdik”.

            EYCEM İLE YAPTIĞIM RÖPORTAJ

Bu röportajı  (1932 doğumlu) EYCEM  (baba annem)  Şerife Çetin ile 1 Eylül 2011’de yapmıştım.   

O; 24 saatlik günün neredeyse 18 saatini, toprak-tarla üzerinde çalışmakla geçiren bir eski toprak.  Öyle ki, kendisine babadan miras kalan topraklar üzerinde, çocuklarına paylaşım aşamasında, hep tartışma-kavga yaşanmış.

Bir gün, benim de şahit olduğum bir tartışmada, kendimce bildiklerimi söylediğim esnada, “hadeehh, öğretmen oldun da bi b.k mu oldun” deyivermişti. Öğretmenlik, onun toprağı üzerinde değer taşımadı o gün…  

            *Soyunuz hakkında ne biliyorsunuz?

         Soyumuza “Ömer Çelebi oğulları” derlerdi. Babamın babası Osman (lakabı Keleş), 1844 doğumlu olan dedem Osman, Kurtlar Köyünden gelmiş. Bu bilgiyi de babam ölmeden önce söyledi. Bizim eski evin altında bir fındıklık var, oraya eskiden Osman Keleş Mezarlığı derlerdi. Demek ki, oraya gömülmüş (1918). Sonradan orası fındıklık olmuş.

         R.Ç NOTU: Son günlerde gündemde olan “Alt Üst Soy Belgesi” bilgilerimizde Osman (1851-1918)’ın babasının adı Ahmet olarak belirtilmiş.)

         Kocam Recep, 1965-70’lerde Kurtlara gidip, baba soyumuzu araştırmış, (oradaki bir yakınımız) o zaman oranın muhtarlığını yapıyormuş.

         Babam Ali’ye “Kekeç Ali” derlerdi. 1301-1884’te doğup, 1969’da öldü, (85 yaşında).

         ORMANLI İLE CUMA ARASINDAKİ ESKİ YOL

Eskiden Ormanlı Köyü ile Cuma arasındaki yol, şimdi Muzaffer ve Celal Kalaycı’ların evinin olduğu yerden geçerdi. Cuma’ya kısa yoldan inilirdi. Rumların yöremizden ayrılırken gittiği yol da, orasıdır…

         Babamın o yol üzerinde BAHÇE adında fındıklığı vardı, yolun kenarına gömülme isteğinin sebebi, yoldan geçenler bana dua eder diye düşünmesiydi. Ama yol, yukarıya kayınca, istediği gibi olmadı. Zaten şimdiki insanlar, eskiler gibi mezar başlarına durup da dua da etmiyor. Eskiden mezar görülen yerde, o kişiler hayrına dua etme geleneği yaygındı.

         BABAM: “ŞU YUNAN’DAN ÇOK ÇEKTİK” DERDİ

         *Babanız Osman oğlu Ali, savaşlara katılmış mı?

         Babam Ali, çok savaşmış. Hep, “şu Yunan’dan çok çektik” derdi. Belli ki, Yunan cephelerine de gitmişti. Bir de, “Çanakkale İçinde Vurdular Beni” türküsünü çok söylerdi, demek ki Çanakkale’de de savaştı..

*Öğrendiğimize göre, İstiklal Madalyası da almış..

         Doğrudur. Ama bu benim madalyam diye göstermedi.

         R.Ç NOTU: Yaptığımız araştırmada, Osman oğlu Ali ÇEVİK, 41. Tümen-19. Alay - 3.Tabur - 9.  Bölükte askerlik vazifesini yapmış ve girdiği savaşlar neticesinde İSTİKLAL MADALYASI almaya hak kazanmıştır.

         “RUMLARI BİZ YOLCU ETTİK”

         *Babanız Ali, köyden giden Rumlar üzerine size ne aktardı?

         Babam o zaman 30 yaşındaymış…“Giden Rumları biz yolcu ettik” derdi. “Beyaz katırımla, Rumların eşyalarını Ereğli’ye kadar çektik” derdi. Zaten her şeylerini de götürememişler.

Annem Ayişe eskiden, evde bazı kap-kacak tencere vb şeyleri gösterirken, “Rum çanağı- Rum tenceresi” diye tarif ederdi. Belli ki babam Ali, Rumların malzemelerini Ereğli’ye götürmede yardımcı olduğu için, Rumlar da onlara ev eşyalarını vermişlerdi. Zaten, varlıklarını-eşyalarını-hayvanlarını yöre insanına ya satmışlar ya öylesine vermişler. İyi ilişkiler içinde yaşanmış zaten.

         *Yani baban hem cephelerde Yunanlılarla savaşmış, hem de köye geldiğinde burada bulunan Rumlara malzeme taşımada yardımcı olmuş, öyle mi?

         Evet.. Rumların malzemelerini taşımada onlara yardım etmiş.. Yani “şunları dövelim-öldürelim” dememişler..

         *Makarıos diye birinin buradan giden Rumlardan olduğu söyleniyor..

         Söylentiyi duyduk. Ama buradan çok Rum gitmiş. O zamanlar zaten Makarıos diye birini sormak araştırmak kimsenin aklına bile gelmezdi, zaten denildiğine göre giderken çocukmuş, babam da onu bilmez tanımazdı belki de… Belki de, yolcu ettiği kafilenin içinde o da vardı, bilmiyoruz ki…  Rumlar köyümüzden uzak tepelerde kendi hallerine yaşamışlar.

         *Kocanız Recep’in soyu hakkında bilginiz var mı?

         Kocam (Rumi 1340) Miladi 1924 doğumlu. 1987’de öldü (63).

Recep’in dedesi Süleyman, babası ise Mehmet’ti. Mehmet 1891-1945 yılları arasında yaşamış.. Mehmet mi, babası  Süleyman mı bilmiyorum ama onların soyu Yığılca’dan gelmiş. Müezzinoğulları derlerdi onlara, Mehmet’te de hocalık vardı, saygın adamdı.

         “KAYINPEDERİM MEHMET DE YUNAN’A ESİR DÜŞMÜŞ”

         *Mehmet’in hikayesini biliyor musun?

         Kayınpederim Mehmet, 9 yıl askerde kalmış.  Kara Mehmet diye tanınırdı. 1. Dünya ve İstiklal Savaşları zamanında yaşadığı için çok savaşlarda bulunmuş. Düşmana esir düştüğünü anlatırdı. Herhalde Yunanistan’da uzun yıllar esir kalmış, oradan zor kurtulmuş.

         Köye geldiğinde elinde İstiklal Madalyası vardı. Fakat onların eski evinde herhalde kayboldu. Onların eski evi ile dedemin yaptığı bizim eski ev yan yana idi. Mehmet, Ormanlı Köyü mezarlığına defnedilmiş (1945).

         R.Ç.  NOTU: Yaptığımız araştırmada Mehmet’in; 6. Tümen, 52. Alay, 1. Tabur, 1. Bölük’ten İstiklal Madalyası almaya hak kazandığını tespit ettik.

 *** NOT: Bu röportajı yaptığım babaannem (eycem) Şerife Çetin, 24 Haziran Seçim sabahı vefat etti. ALLAH taksiratını af etsin.


KARDEŞİM İBRAHİM’İN KAZASINA NEDEN OLAN HIZ KESİCİ SETLERİ ORMANLI BELEDİYESİ KALDIRDI: Ormanlı Beldesi Sarıkaya Mahallesi Sanayi Caddesi yolu üzerinde (12 Ağustos 2017’de) asfalt dökülmesi esnasında standartlara uygun olmayan hız kesici setler yapılmıştı. O günden bu yana, bu setler hep tartışma konusu olmuştu. Ayrıca bu setler, kardeşim İbrahim ÇETİN’in o yol üzerinde (23 Ağustos 2017’de) kaza yapmasına ve sonrasında vefatına neden olmuştu. Bu durum, mahkeme kayıtları ile de sabit olmasına rağmen bir türlü o hız kesici setler kaldırılmamıştı. Derken, (6 ay sonra) 20 Şubat 2018 günü o setlerin kaldırıldığını gördük. Bu durumu, kaydetmek istedim. 

KAZAYA NEDEN OLAN MAZGAL ÇUKURU 5 HAZİRAN’DA KAPATILDI: Yukarıdaki bilgiyi bu köşede daha önce yazmıştık. Ama 20 Şubat sonrasında başka bir gelişme daha oldu. Kardeşimin ölümü sonrasında Kaza Tutanağına yönelik itirazımız için konuyu Mahkemeye taşımıştık. Mahkemenin Bilirkişi Raporunda, kazaya neden olan Setler ve yol kenarındaki mazgal çukuru, kazanın nedeni olarak belirtilmekteydi. Bu Rapor Ormanlı Belediyesine de tebliğ edilmiş olmasına rağmen, (kazaya neden olduğu Mahkemece belirtilen) yol kenarındaki çukur aylarca kapatılmamıştı. Taa ki 5 Haziran 2018’e kadar. (Çukurun kapatıldığı gün, Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan Ereğli mitingine gelmişti.)







8.8.2018 11:20:42

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...