Ana içeriğe atla

BOLU SANCAĞI VE EREĞLİ

PROF. DR. KENAN ZİYA TAŞ: BOLU SANCAĞI VE EREĞLİ 

26 Mart 2016’da Kocaeli Belediyesinin düzenlediği “GAZİ SÜLEYMAN PAŞA VE KOCAELİ TARİHİ” adı verilen sempozyuma katıldım. Sempozyumun ana konusu Orhan Gazi’nin oğlu olan Süleyman Paşa idi. Hayatı ve Anadolu’daki izleri üzerinde birçok akademisyen bu sempozyumda konuştu. Bunlardan sadece biri de Prof. Dr. Kenan Ziya Taş idi. TAŞ’ın sempozyumdaki bildiri konusu “SÜLEYMAN PAŞA’NIN KUZEY BATI ANADOLU’DAKİ İZLERİ” idi.


Ereğli’de Orhan Gazi ve onun oğlu Süleyman Paşa’nın izlerini aramamamız hasebiyle, doğal olarak konu ilgimizi çekti. Çünkü Kdz Ereğli’deki bir camimizin Osmanlı dönemindeki adı Sultan Süleyman Camii iken, bu sempozyumda Ereğli’deki camimizin ya da başkaca Süleyman Paşa izine-bilgisine ulaşabilir miyiz düşüncesiyle İzmit The Ness Hotel’deki sempozyuma katıldık. (2016)

Sunumlar sonrasında Sayın Kenan Ziya Taş Hocamızla, Ereğli’nin Orhan Gazi dönemine dair izleri-eserleri üzerinde bilgi alış verişinde bulunduk. Zaten bu eserlerden bir kaçının, Sayın Taş’ın doktora tezinde bulunduğunu da biliyorduk.

(Katıldığımız sempozyumda, “İLK OSMALILAR” “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600)” adlı eseriyle Osmanlının ilk dönemleri hakkında bilgiler sunan Prof. Dr. Feridun M. Emecen hocamızı da dinledik.) Ayrıca Sayın Enver Konukçu ile ayak üstü de olsa yaklaşık 30 dakika EREĞLİ VE ORHAN GAZİ üzerine bilgi alışverişinde bulunduk.

***

Sayın Taş’ın “16.YY’DA BOLU SANCAĞI” adlı çalışmasında Ereğli’deki Sultan Orhan Camii ve Kilise nam-ı diğer Sultan Süleyman Camii hakkında şu belge ve bilgi bulunmaktadır:

-“ORHAN BEY CAMİİ: Ereğli’deki bu camii Orhan Bey yaptırmış, camiin kayyımlığına yevmi iki akça, mum bahasına bir akça olmak üzere toplam 1117 akçalık bir gelir kasabanın iskelesinin gelirlerinden vakfedilmiştir. (Kaynak: KK TD 547, v.214a.)”

-“KİLİSE CAMİİ: Bendereğli Nahiyesindedir. Müezzinine yevmi üç akça vazife verilmiştir. (Kaynak: KK TD 547, v 214a.”) - R.Ç: Bu tarihi eser hakkında Osmanlı Arşiv belgelerinden çeşitli bilgiler alınabilmektedir. Bu Caminin adı, bahsedilen belgelerinde KİLİSE CAMİİ nam-ı diğer SULTAN SÜLEYMAN CAMİİ diye belirtilmektedir. (Bakınız)

http://www.ereglihakimiyet.com/yazarlar.asp?id=1584

Osmanlı arşivlerinden tespit ettiğimiz başka bir belgede şu bilgiler de bulunmaktadır: “Tarih :03/M /1147 (Hicrî) M-173O Dosya No :498 Gömlek No :25166 Fon Kodu: C..EV.. Benderkili''de Orhan Bey''in bina eylediği camiye müezzin tayini… Mûcebince tevcih olunmak buyuruldu.3 M. [1]147 MİLADİ-1730.. Der-i devlet-mekîne arz-ı dâ‘î-i kemîne budur ki,… Bendereğli Kasabasında vâki‘  Orhan Bey’in binâ eylediği câmi‘-i şerîfe Bendereğli mukâta‘ası malından almak üzere yevmî üç akçe vazîfe ile müezzin olan el-Hâc Mehmed fevt olup..” (Bakınız)

http://www.ereglihakimiyet.com/yazarlar.asp?id=1615

Yukarıda, 1500’lü yıllarda “Kilise Camii” olarak belirtilen Cami’nin, Osmanlı Arşiv Belgelerindeki diğer adının Sultan Süleyman Camii olduğunu belirtmiştik.. Bu isim, Ereğli’nin Osmanlı idaresine geçmesini sağlayan Orhan Gazi’nin kahraman oğlu olan Süleyman’a atfen verilmiş bir isim diye düşünmekteyiz. Bu yönde, Bolu Salnamesinde de bilgi mevcuttur. Ereğli’de büyük bir mahalle olan (Sultan Süleyman) SÜLEYMANLAR Mahallesinde de bu isim hala yaşatılmaktadır. Bu mahalle, Sultan Orhan Mahallesi ile beraber, Ereğli’nin (tarihi çok eskilere giden) iki mahallesinden biridir.

Şimdi bu yazımız sonunda, Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ Hocamızın, bahsettiğimiz sempozyumda sunduğu metnin bazı bölümlerini paylaşmak istiyorum. Paylaşım iznini veren Prof. Dr. Kenan Z. Taş’a saygılarımı sunarım. Sempozyum metninin özellikle son paragrafı, EREĞLİ’mizin tarihine atıf taşır:

Prof. Dr. Kenan Ziya Taş “GÂZİ SÜLEYMAN PAŞA’NIN KUZEY-BATI ANADOLU’DAKİ İZLERİ” başlıklı sempozyum bildirisinde, EREĞLİ hakkında şu bilgilere yer vermiştir:

“Süleyman Paşa, klasik Osmanlı kaynakları ve buna dayalı araştırmaların birçoğunda, Orhan Gazi’nin (1324-1362), Yarhisar tekfurunun kızı olan Nilüfer (Holofira) Hatun’dan olan büyük oğlu olarak gösterilir. Ancak diplomatik kaynaklardan Mekece vakfiyesindeki  kayda nazaran annesinin, Orhan Bey’in amcası Gündüz Bey’in (Akbaşlu) kızı Efendizâde olması daha muhtemeldir.

Muhtemelen 1310 tarihinden daha önce doğmuş ve 1357 sonbaharında da ölmüştür. Paşa olarak nitelendirilmesi ise onun kardeşlerinin en büyüğü olması ile ilgilidir”. 

“..Bu tarihi ve coğrafi mekân üzerinde tebliğe konu olan Süleyman Paşayı ilk defa Gerede hâkimi olarak görüyoruz. Bu hâkimiyetin 1330’lu yıllara tesadüf ettiği anlaşılmaktadır. Ancak burada Osmanlı tarihlerinin verdiği bilgiler çok açık değildir. Burada Candaroğlu Süleyman Bey ile Süleyman Paşa karışmış görünüyor.  Yine aynı dönemde İznik’in alınmasında da önemli bir rol oynamıştır. Bu yöre o tarihlerde Vilayet-i Orhan şeklinde adlandırılan idari birime dahildi. Bütün bu bilgiler yukarıda da işaret ettiğimiz üzere ilk Osmanlı tarihleri Aşıkpaşazâde, Neşri, Oruç Bey ve diğer anonim Osmanlı tarihleri -ki çoğu Süleyman Paşa’nın yaşadığı tarihten yüz sene sonra ortaya çıkmıştır- Süleyman Paşa’nın İznik’in alınmasındaki (1331) rolü ve İzmit’in fethinden (1337) sonra Taraklı, Yenice, Göynük, Mudurnu’nun onun tımarı olduğunu ifade ederler. Konuralp, Akçakoca gibi meşhur serhad beylerinin vefatları dolayısı ile onların vilayetleri sancak yolu ile Süleyman Paşa’ya verilmiştir”.

“..İl teşkilatına dâhil ettiği ilk kale-kasabalar ilk devir Osmanlı tarihçilerinin de vurguladıkları gibi Taraklı, Göynük, Mudurnu’dur. İkinci hamlede bunlara ilave olarak Bolu, Çağa, Mengen, Devrek, Gerede, Dörtdivan eklenmiştir. Orhan Bey’in Karası’yı ilhak etmesi ve İzmid beyi olan oğlu Süleyman Paşa’yı oraya göndermesi üzerine “Süleyman Paşa İli” artık tarihi hareketliliğini şehzade ve çevresi açısından kaybetmiştir. 

“Enver Konukçu’nun “Süleyman Paşa” adlı monografik eserinde “Süleyman Paşa İli” olarak adlandırıp sınırlarını veya yayıldığı coğrafi mekânı tasvir ederken bugünkü adlandırmaları da ihtiva edecek şekilde şu yerlerin adını vermektedir: Âyan (Sapanca), Beşköprü, Akyazı, Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Bolu, Çağa, Gerede, Konrapa, Akçaşehir (Akçakoca), Nallıhan, Beypazarı.

“…Fakat burada aşağıda örneklerini verdiklerimizde görüleceği üzere ve yine yukarıda belirttiğimiz gibi Osmanlı Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa ile Candarlı Şemseddin Yaman Candar’ın oğlu I. Süleyman Paşa’yı (1309-1339)  birbirinden ayırabilmek güçtür. İlave olarak daha zayıf bir ihtimal ile de olsa bu kayıtların bazılarındaki Süleyman Paşa’nın yine Candaroğlu beylerinden II. Süleyman Paşa (1384-1392) olması da imkân dâhilindedir.” 

“…Seçilmiş örneklerini sunduğumuz bu kayıtların dışında yalnızca Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa adının zikredildiğini varsaydığımız kayıtlar göz önüne alındığında, fark etmediğimiz ve gözden kaçanlar istisna edildiğinde, bütün Bolu Sancağı dâhilinde toplam kırk üç vakıf kaydı bulabildik. Bu kayıtlara nazaran Süleyman Paşa’nın Bolu sancağı dâhilindeki nüfuz veya tesir sahası hakkında daha farklı ve yeni bilgilere ulaşabildik.  Bu kayıtları tasnif ettiğimizde,

1- İmâmet ve Hitâbete 2- Zâviye ve Tekye’ye  3- Medrese Vakıfları

4- Köprüye ve Kervansaraya 5-Cüz Okumaya ve Kur’an Tilavetine  6- Evlada

7- Ciheti Açıkça Belli Olmayan Vakıflar, olduğunu görüyoruz.

“Bu vakıf kayıtlarına göre “Süleyman Paşa İli” olarak belirtilen birim dâhilinde 16. Yüzyıl Bolu sancağının Mudurnu, Çağa, Gerede, Konrapa ve Akçaşehir (Akçakoca) gibi beş merkezinin haricindeki kaza veya nahiyelerinde de Gâzi Süleyman Paşa’nın izleri görülüyor. Bu nahiye ve kazalara Taraklıborlu, Yedidivan, Ulus, Kıbrus, Hızırbegeli, EREĞLÜ’yü de ilave edebiliriz. Böylece Kuzey-batı Anadolu’nun büyük bir kısmını içine alan 16. Yüzyıl Bolu Sancağı’nın on altı nahiye ve kazasının on iki tanesinde Gazi Süleyman Paşa’nın izlerini bulabiliyoruz”.

***

Yukarıda da iktibas ettiğimiz ifadelerini, sempozyumdan sonra Eylül 2017’de çıkardığı “Osmanlı’nın Arka Bahçesi BOLU SANCAĞI” adlı kitabında da tekrarlayan Prof. Dr. Kenan Ziya Taş, yine aynı kitabının 15. Sayfasında “..Geyve, Taraklı ve Göynük üzerine akınlar gerçekleştiren Osman Gazi’nin ölümü üzerine, Osmanlı tahtına geçen oğlu ORHAN GAZİ de sınırları genişletmek için akınlar yapmayı sürdürmüş; EREĞLİ HARİÇ OLMAK ÜZERE Geyve, Alp Suyu, Karaçebiş, Regio, Tarsia, Kocaeli Yarımadası, Nikomedia, Karadeniz kıyıları, BOLU ve GEREDE’den oluşan sahil şeridi fethedilmiştir. Bu fetihler esnasında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa da Göynük ve Mudurnu’yu ele geçirmiştir.”

Evet, yukarıdaki metinlerden de anlaşılacağı üzere Sayın TAŞ da EREĞLİ’nin Osmanlı’ya katılması konusunda ikilem yaşamaktadır.

Bu durumu; yine Sayın TAŞ, ilgili kitabının 188. Sayfasında şöylece açmaktadır: “EREĞLİ’nin Osmanlı hakimiyetine girişine dair ilk Osmanlı kaynaklarında çok açık bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte KONUR ALP’in faaliyetleri sırasında EREĞLİ’NİN DE ELE GEÇİRİLMİŞ OLMASI MUHTEMELDİR. Ayrıca konu ile ilgili olarak şu nazariyeler de ileri sürülmektedir: 1-Ereğli’yi Orhan Gazi fethetmiştir. 2-Ereğli, 1360’ta Osmanlı hakimiyetine girmiştir. 3- Ereğli, Bizans hükümdarı Manuel Palailogos tarafından Osmanlılara satılmıştır. 4-Ereğli, Fatih Sultan Mehmet tarafından Amasra fethi sırasında ele geçirilmiştir.”

(Sayın TAŞ’ın yukarıda sıraladığı maddeler aynı sırasyla, Prof. Dr Enver Konukçu’nun “Komnenoslardan Osmanlılara Kdz Ereğlisi” başlıklı makalesinde de bulunmaktadır.)

R.Ç-HEMEN BELİRTELİM, BİZİM GÖRÜŞÜMÜZ 1 NUMARADIR.

Sayın TAŞ ile devam edelim: “Bu nazariyelerden hareketle kısaca şu değerlendirmeleri yapabiliriz. Ereğli’nin kale haricindeki havalisinin, kaleye göre daha erken dönemlerde ele geçmiş olması gayet mümkündür (R.Ç-G.Özçakır da böyle olduğunu belirtmektedir.) (IFLAĞAN ilinin ucunda Padişahın bir hisarı vardı. Onun halkını sürüp, Amasra’ya getirdi) ifadelerinde sözü edilen hisarın, EREĞLİ KALESİ olduğunu DÜŞÜNEBİLİRİZ”

Yine devam edelim: “Ereğli’nin adı arşiv kaynaklarında çoğu kere Bendereğli yani Ereğli Limanı olarak kaydedilmiştir. Osmanlı daha ilk dönemlerinde hakimiyetine aldığı Ereğli’yi, 16.yy’lın başında da MAHALLESİ OLMAYAN TEK BİR MERKEZ olarak kaydetmiştir. Dolayısıyla, Ereğli’nin bir hisar içinde bulunduğu yani bir KALE olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu kalenin ASKERİ BİR MERKEZ OLARAK FİİLEN ASKER BARINDIRDIĞINA DAİR ELİMİZDE BİR KAYIT BULUNMAMAKTADIR.” “..Amasra’da ise tersine bir durum söz konusudur, işaret ettiğimiz üzere Ereğli Kalesinin fonksiyonunu Amasra Kalesi üstlenmiş OLMALIDIR.” “Amasra, Cenevizlilerin bir koloni merkezi olarak çok önemli bir konuma sahipti. Hatta Fatih Sultan Mehmet, buranın (Amasra’nın)  şimdiye kadar (1461’e kadar) dedeleri tarafından ele geçirilmemesine HAYIFLANARAK, HAYRETİNİ DAHİ İFADE ETMİŞTİR”. (age-bakınız: 188-189-190. Sayfalar)

Evet, yukarıdaki ifadelerinde Sayın TAŞ, Amasra’nın önemine vurgu yaparken, Ereğli’den önemli bir merkez olduğunu belirttiği yorumda bulunmuştur. Oysa ki, Sultan Fatih’in dedesi Sultan Orhan’ın (Amasra’dan 100 önce) EREĞLİ’yi Osmanlı topraklarına kattığını düşündüğümüzde; yorumun haksız olduğu görülebilecektir.

16.5.2018 11:09:03


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...