Ana içeriğe atla

SÜLEYMAN CAN: “ÖĞRETMEN DE OLSAK, ÜÇ HARF BİLİYORDUK: Y-O-K”

 

Sevgili okur; bu yazımızda Öğretmenler Gününü de anımsayarak, aslen Ordu’lu olan bir ailenin çocuğu olan ama EREĞLİ’de adı saygı ile anılan emekli bir öğretmenimiz ile 7 yıl kadar önce yaptığımız bir röportajı paylaşmak istiyorum. O öğretmen, 1926 doğumlu Süleyman CAN.


Her ne kadar Öğretmenler Günü münasebetiyle Sayın CAN’ı köşemize taşısak da diğer yazımızın konusu yine Sayın CAN olabilir. Fakat diğer yazımızdaki konumuz, Sayın CAN’ın 67300 Dergisinde yer alan bir röportajı olacak.

                                         

İsterseniz o röportajdaki şu ifadeleri de unutmayalım: “Osmanlı, Cami yapmış ama camiye yol yapmamış, okul yapmamış” ,  “624 senelik Osmanlı, uyumuş-uyutulmuştur”..

Şimdi, 2011 yılındaki röportajımızı paylaşalım:

            ***

GİRİŞ-Karakavuz Köyünde yaşamış olan Rumlar üzerine yaptığımız araştırma için, kimle konuşalım derken, unuttuğumuz Süleyman Can Hoca aklımıza geldi. Yine İhsani ile bir Pazar günü buluştuk. Telefonla randevu aldığımız Can, Eğitim-Sen’de buluşalım dedi, gittik…

*RÇ-Hocam öncelikle sizi tanıyalım…

SC-Annemin babası dedem Teberoğlu Molla İbrahim, babamın babası dedem Kara Süleymanoğlu Mehmet, babam Pehlivan Ali… Babam eğitimli bir adam olup, beni önce Ormanlı Kuran Kursu’nun olduğu yerdeki ilkokulda okuttu.

Bir ara Kul Hasan’ın (Ormanlı) Cuma’daki fırınında ekmekçilik yaptım. 

Sonra babam 1939’da öğretmen olsun diye Kastamonu-Gölköy’deki enstitüye gönderdi.  1944’te Karakavuz’a ilk öğretmen olarak atandım. 1952-54 askerlik yaptım, 54’te Yaraşlı Köyünde, 55’te Gülüç’te öğretmenlik yaptım. 1958-61 arası Ereğli-Yetiştirme Yurdunda Müd. Yardımcılığı yaptım. 1961-76 arası Alemdar-Kayabaşı ve Nimet okullarında çalıştım emekli oldum.

Köy enstitüsündeyken bir doktorla 2.5 yıl çalıştım. Köyde sağlık yönünden her türlü yardımı(iğne-ilaç), karşılıksız sağladım.

*RÇ-Köydeki okulu siz mi açtınız?

SC-Evet. Köye geldiğimde, çevreme 60 öğrenci toplandı, ne yapacağımı şaşırdım. Bir köy harmanını düzleyip, çocukların adlarını toprağa yazmasını çomakla öğrettim. Harmanın kenarında bir taş vardı, ona CUMHURİYET yazdım, Cumhuriyeti öğrettim. Başka bir gün, CUMHURİYET BAYRAMI GELDİ yazdım. Okulun temelini köylüyle atıp 4-5 ayda ahşap bir okul diktik. Öğretmen de olsak o şartlarda sadece 3 harf biliyorduk: “y-o-k”… Yani eğitim-okul-sıra-masa hiçbir şey yok… Köyde 7 yıl çalıştım.

*RÇ-Atalarınız nereden nasıl gelmiş?

SC-Ordu-Gürgentepe’den yaya (yürüme) gelmişler. Orada ağalık sistemi onları zorlamış. Gürcülerle çok sıkıntıları olmuş. Ordu’da Gürcülerle Aleviler iyi geçinememiş ama Rumlarla Aleviler iyi geçinirmiş.

1396’da Orta Asya’dan gelen atalarımız Gümüşhane-Torul’a yerleşmiş, sonra barınamayıp Gürgentepe’ye gitmişler.

Orta Asya’dan yola çıkıp Anadolu’ya gelen Türklerden, Hazar Denizinin kuzeyinden gelenler Hıristiyan olmuş, güneyinden gelenler ise Arap-Acem tesirleri ile Müslüman olmuşlar.

Ordu’dan ayrılan dedelerimiz kendilerine barınma yeri aramışlar. Bolu Valisi Düzce-Gölyaka’ya (Hacı Yakup köyü civarında) yerleştirmek istemiş ama dedelerimiz  bakmışlar ki köyde büyük bir tahribat var, beğenmemişler…

Atalarımız bu yörede ilk önce Gümeli’de yerleşmişler. Gümeli o zaman hüdayi nabit (balta girmemiş) bir yer. Ordu’dan ilk gelenlerde, bekar olmak eşini çocuğunu sonradan getirmek şartı aranmış. Önce Cami Yanı mevkisinde yerleşim yapmışız. Komşu köyümüzdeki Karakavuz Rumlarıyla iyi geçinmişiz ve Rumlar ayrılınca da köye biz tamamen yerleşmişiz. Babam Ali 1925’lerde Karakavuz’a yerleşmiş.


*RÇ-Karakavuz’da eviniz neredeydi?

SC-Kahvenin-Yan Ali’nin yanında… Bir PAPAZ’ın eviymiş…

*RÇ-Rumlar gidince ne olmuş?

SC-Buradaki Rumlar Yanya’ya gitmiş, Köye Yunanistan-Yanya’dan insanlar gelmiş ama onlar köyü beğenmemiş ve kendilerine verilen tapulu yerlerini satmışlar dedelerimize…

*RÇ-Rumlar buradayken nasıl yaşamışlar?

SC-Çalışkan adamlarmış. Kdz Ereğli’nin gıda ihtiyacının önemli bir kısmını onlar karşılıyormuş. Tarım ve hayvancılıkla geçinmişler.  Garazan Yaylası adı Rumların verdiği bir ad…

*RÇ-Ne kadar Rum yaşamış burada?

SC-100 hanenin üstünde… 500-600 insan diyelim.

*RÇ-Hatırladığın Rum isimler var mı?

SC-En meşhurlarından biri: Çorbacı lakaplı YANİ… Ve, İsmail İLİK’in evinin eski sahibi HACI TİMYOS… Bir de AVARAGOSTİ diye biri… Dömen lakaplı arkadaşımızla Damat Yusuf çobanlık yaparlarmış. Bu iki köylü arkadaşımız da kemençeyi AVARAGOSTİ’den öğrenmişler. Kemençe bize Rumlardan kalmış. Hacı Timyos, patates kabak yetiştirirmiş, elma-armut yetiştirip iyi şarap rakı üretirmiş. Adamların şarapları meşhurmuş.

            *RÇ-Makarios da Karakavuz’da yaşamış diyorlar…

            SC-Bilmiyorum. Ama Karadeniz Bölgesi Rum Pontuslarından olduğunu biliyorum. Karadeniz’den Türkiye’den gittiği bilgisini sıkça duyduk.

            *RÇ-Fakat adı Mihail’miş, böyle bir isim duydun mu köyde?

            SC-Mihail adını çok duydum. Hatırladığım kadarıyla köydeki Rumlarda bu isim kullanılmış. Sizi yanıltmak istemem, belki de sizin dediğiniz de çıkabilir…

Rumlar 1923-30’lu yıllarda gitmişler, ben köye 1944’te öğretmen oldum.

*RÇ-ÇORBACI denen Rum (çok meşhur bir isim) kim bu kişi?

SC-Karakavuz Rumlarından biri.. Köydeki evinin yeri, bugün Talip EFE’de… Orada Çorbacı’nın iki katlı evi vardı. Bildiğim kadarıyla Karakavuz’a ilk yerleşen Rum da Çorbacı-YANİ…

Çorbacı sonra, Bozhane’ye yerleşmiş. O zaman Bozhane’de Türk yokmuş. Meslekleri ağaç işçiliği olduğu için Ereğli yöresinde iyi ağaç nerede var diye aramış, gezmiş... Bakmış ki Ereğli’ye tepeden bakan zirve köy Karakavuz’da, gavata-tekne yapımı için çok güzel ağaçlar var-keşfetmiş… Doğal olarak da, oraya yerleşmiş…(1700 mü 1800 mü hangi yıllarda ise)…

*RÇ-Rum-Türk beraber aynı işçilik yapılmış mı?

SC-Köye önce yerleşen Rumlar, aynı işlerini yine Ordu’dan sonraları gelen atalarımızla beraber  “gavata çekmişler”… Dedelerimiz de ustaymış bu işte.. Gavata ve kereste nakliyatını, Cuma ve Alaplı dereleri kanalıyla yaparlarmış. Suyla yüzdürerek Ereğli’ye naklederlermiş.. Yelkenli gemilerle Rusya vb ülkelere satarlarmış. Yine oralardan yiyecek vb alış veriş takası yaparlarmış. Zaten aynı çalışma ve beraberlik, gelinen yerde de Ordu’da da aynı şekildeymiş…

*RÇ-Rumlar köye nasıl yerleşmiş?

SC-Onlar da gitmelerinden 150-200 yıl önce köye yerleşmiş. Ordu’dan gelmişler. Dediğim gibi Ordu’da Rum-Türk “vatandaşları” iyi anlaşmışlar. Hatta Türkleri onlar Ereğli’ye yönlendirmiş getirmişler. Müşterek ticaret yapmışız Rumlarla..  Ağaç ve kereste’de ustalıkları meşhurmuş. Rumlar Ordu’da “gavata-tekne” yapıp, gemilerle Rusya’ya götürüp satarlarmış. Rusya’dan da un-şeker vb gıda ve eşyalar alırlarmış. O zaman ticaret, takas usulüylemiş.

*RÇ-Hocam Yörenin tarihi üzerine ne gibi bilgileriniz var?

SC-Binlerce yıl gibi zaman dilimlerinde yaşanan tabiat olayları-değişiklikleri olmadan önce; Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılmadan önce, boğazlar kapalıyken Alaplı Deresinden Gümeli’ye kadar olan bölge deniz içi imiş… Küplü Değirmenine kadar olan bölge… Hatta, Gümeli’de gemilerin bağlandığına yönelik taş-kanca var.  Yaşanan tabiat olayıyla beraber Gümeli’nin içinde bulunduğu bu yöreden deniz çekilmiş.

Pekmezci’de, bugün BALTA soy adını taşıyan arkadaşlarımızın yaşadığı bir yerde, iskele-kanca var diye biliyorum. Bizden ve Rumlardan önce yörede yaşayanların olduğunu düşünüyorum. Bölüklü-Bacaklı Yaylaları arasında, Erenler suyuna yolun 100 metre uzunluğunda, yıkılmış haldeki bir çam ağacının dibinde, kiremit kırıkları vardı bizzat gördüm.




21.11.2017 17:48:33


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...