Ana içeriğe atla

ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK!

           Kardeşimin (ihmallerin de içinde bulunması sonrasında) hastane enfeksiyonu nedeniyle öl(dürül)mesi üzerine medyada belirttiklerimiz, CİMER ve BİMER üzerinden yazdıklarımız sonrasında; SAĞLIK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİNE hitaben yazdığı yazıda, (Araştırma Hastanesi-Beyin ve Sinir Cerrahi Servisi Anabilimdalı Başkanı) Prof. Dr. Murat Kalaycı çok ilginç çok enteresan cevaplar vermiş bulunmaktadır. Profesör Kalaycı’nın cevap niteliği taşıyan ifadelerini kamuoyu ile paylaşmamız gerekiyor ki hastaneye düşen insanlarımız durumun vahametini bir kez daha değerlendirmiş olsunlar!

            HER GEÇEN GÜN DURUMU DAHA İYİYE GİTMİŞTİR”

            “..23.08.2017’de geçirdiği motosiklet kazası sonrası BEÜ Araştırma Hastanesine sevk edilen hasta”, “…Kafasında kırıkları ve otoresi sebebiyle Beyin Cerrahisi adına (servise) devralınmıştır”, “Kontrol beyin tomografilerinde NRŞ’ kal müdahale gerektirecek problem izlenmemiştir. Mobilizie olmaya başlayarak oral alımı başlamıştır ve HER GEÇEN GÜN DURUMU DAHA İYİYE GİTMİŞTİR”.

            “HASTANE ENFEKSİYONLARI, BİNLERCE ÖLÜME YOL AÇMAKTADIR”: “Hastane enfeksiyonları ya da ‘nazokomiyal’ enfeksiyonlar, uzmanlar için devamlı ilgi konusu olmuştur. Bu tip enfeksiyonlar, gün geçtikçe artmaktadır ve sadece İngiltere’ye maliyeti her yıl bir milyon siterlin’in üzerinde olan ve sürekli artan ekonomik yükümlülüğü işaret etmektedir. HASTANE ENFEKSİYONLARININ ÇOK SAYIDA İNSANIN SAĞLIĞINI TEHDİT ETTİĞİNİ ve binlerce ölüme yol açtığını VURGULAMAYA BİLE GEREK YOKTUR. (ABD’de yılda 50.000’den fazla ölüm görülmektedir).”

            “Sağlıklı kişilerin yaklaşık %25’i normal floralarında Acınoter (bakterileri) taşırlar. Bazen sağlıklı kişilerin oral kavitesinde ve solunum yollarında bulunurlar. Ancak yine de SAĞLIKLI KİŞİLERDE TAŞIYICILIK, HASTANEDE YATANLARA GÖRE OLDUKÇA AZDIR.”

            SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ELLERİNE BULAŞMAKTA”: “Yoğun bakım ünitelerinde mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda bu cihazların kontaminasyonu nedeniyle, solunum yollarında kolonizasyon çok yüksektir. Yine bu hastalarda, cilt kolonizasyonu da sıktır ve bu nedenle SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ELLERİNE BULAŞMAKTA VE HASTANEDE YAYILMASI SÖZ KONUSU OLMAKTADIR.”

“HASTANE ÇEVRESİNDEN KAYNAKLANDIĞI”:       “..Hastane kaynaklı enfeksiyonlarda, ayaktan hastalarla – yatan hastalar arasındaki farklılıklar, yayılmanın çapraz geçiş ve HASTANE ÇEVRESİNDEN KAYNAKLANDIĞINI GÖSTERMEKTEDİR. Çok sık görülen ve genellikle zararsız olan bu bakteri, belli durumlarda ÖZELLİKLE DE YOĞUN BAKIMDAKİ HASTALAR GİBİ direnci zayıflamış olan bireylerde TEHLİKELİ OLABİLMEKTEDİR.”

            “ACİNETO BAKTER türlerinin neden olduğu HASTANE ENFEKSİYONLARI, son yıllarda daha sık bildirilmeye başlamıştır…. Artan tıbbi ve teknolojik imkanlara, antimikrobiyal tedavilere rağmen bakteriyemi moralitesi oldukça yüksektir.”

            “GENELLİKLE KAFA TRAVMASINA BAĞLI OLARAK ya da cerrahi girişimler sonucu gelişen menenjitlerde erken olarak görülür. Ventrikülostomi, serebrospinal SIVI KAÇAĞI ve beş günden uzun süreli ventrikül kateteri bulunması başlıca risk faktörleridir.”

            “…Acinetobacter suşlarında gittikçe artan direnç sorunu HASTANEDE YATAN HASTALAR İÇİN CİDDİ BİR TEHDİT OLUŞTURMAKTADIR. Çoğul dirençli ve bir iki antibiyotik dışında benzer hassasiyet gösteren suşlarda genellikle kaynak aynıdır. HASTANE ÇEVRESİNDEKİ kontaminasyon ve infeksiyon kaynaklarının çokluğu Acinetobacter türleri ile meydana gelen salgınların kontrolünü güçleştirmektedir. SALGINLAR, TIBBİ CİHAZ VE MALZEMELERİN HASTA TAKİP VE TEDAVİSİ SIRASINDA HAVA YOLUYLA VEYA HASTAYA TEMAS YOLUYLA KONTAMİNASYONU SONUCU OLUŞMAKTADIR. Bilgilerinizi ve gereğini saygılarımla arz ederim. Prof. Dr. Murat Kalaycı”

            ***Yukarıdaki ifadeler;  kardeşimin tedavi görmek için yattığı (Zonguldak) Araştırma Hastanesi’nin Beyin ve Sinir Cerrahi Profesörü tarafından yazılmış ve imzalanmıştır. Kardeşimin ölümü sonrasında, resmi kurumlara ilettiğimiz tepkilerimize yukarıdaki ifadeler ile cevap veren Profesör hakkında şu açıklamaları da yapmalıyım.

Kardeşim İ.Ç; bu Profesörün baş yetkilisi olduğu Beyin ve Sinir Cerrahisi Servisine 27 Ağustos günü yatırılmış olup, 5 Eylül gününe kadar (10 günlük Kurban Bayramı Tatiline denk gelen) zaman zarfında bu Profesör, hastamıza hiç bakmamıştır. Bu durum, resmi tatil gereği olsa gerektir. Oysa bu resmi tatil günlerinde (ve daha da fazlasında) serviste hasta(lar)mız ile ilgilenen tek doktor (Araş. Gör.) Recep Ş idi. İlginç ki bu doktor 12-13 gün gece ve gündüz serviste hep gördüğümüz doktor idi. Üstlerine “şu şu ilaçları veriyorum, hastanın ağrıları bir türlü dinmiyor” diye yazılar yazan doktor idi. Yani kardeşimin ağrılarının sebeplerinin teşhisi için üstlerinden yardım isteyen konumda idi. Bu durum, hastane epikrizlerinden de anlaşılmaktadır. Şimdi biz şu soruların cevabını arıyoruz:

“Bir doktor, neden 12-13 gün serviste görev başında idi; neden tatil günlerinde Profesör ya da Doçenti olan servisin yetkili hocaları servise uğramadı; 12-13 gün bir hastasının ağrısına çözüm üretmeye çalışan doktor neden bu durumda bırakıldı?”

“Hastamıza bulaşan hastane enfeksiyonu, 27 Ağustos’tan 5 Eylül akşamına kadar tam 10 gün neden TEŞHİS EDİLEMEDİ?”

“3 Eylül gününde görüştüğümüz doktor Aydemir Kale (şahsıma) “hastanın beyninde bir şey yok, bir iki gün içinde taburcu edeceğiz” derken ve aynı hasta 7 Eylülde ENTÜBE hale nasıl düşürüldü?”. 10 Eylül’de öl(dürül)en kardeşimin bu hastane sürecindeki ilgili tüm doktorların hiçbir kusuru yok mudur?

Devam edelim: “bir doktorun (R.Ş), 12-13 gün serviste geceli-gündüzlü bırakılması normal miydi, bu resmi tatil süresi içinde bir Profesör bir Doçent neden hastalara uğramadı?”

“Hastanede 12-13 gün nöbet halinde bulunan bir doktorun, serviste yatılı bulunan hastalar ile tam sağlıklı tedavi üretebilmesi mümkün müdür, doktorun da bir insan olduğu ve YORGUN OLABİLECEĞİ düşünülemez midir?”

En önemli sorumuz da şu: “Bu, ölümle sonuçlanan süreç için (27 Ağustos’tan 5 Eylül’e kadar) hiçbir epikriz belgesi üzerinde tedavi sürecine dahil olmamış ve servisin Başkanı konumundaki bir Profesörün yukarıdaki SAVUNMA İFADELERİ NE KADAR HAKLILIK TAŞIYABİLİR. İfadeler içinde ÖZÜR olmasa bile, bu ifadeler için ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK denilmesi, en hafif yaklaşımımız olacaktır.

Yaşadıklarımız ortadadır ve  MİLLETİMİZ adına HUKUK boyutu sürecektir.

            ***

HASTANE BAŞHEKİMİ İSE DAHA ÇİRKİN YOLA BAŞVURMUŞTUR: Hastanenin Başhekimi olarak (baş sorumlu olarak görülerek), kendisinden konu hakkında bilgi istenen Başhekim, kardeşimin hastane enfeksiyonu nedeniyle ölümüne dair bakın nasıl cevap vermiş: (ilk önce yazısında bulunan tarih hatalarını belirtelim), ‘SABİM BAŞVURUSU konusu’ ile belirtilen resmi yazısında Başhekim(lik), “SABİM aracılığıyla Müdürlüğünüze iletilen 24.08.2017 tarih ve 4076977 sayılı başvuru Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilimdalı Başkanlığına iletilmiş olup..” ifadeleri ile başlamıştır. Oysa SABİM’in ilgili yazısı 24.08.2017 tarihli olmamalıdır. Çünkü, bizim BİMER başvurumuz (no-1701397561) 23.09.2017; SABİM başvurumuz (no-4076977) 28.09.2017 tarihlidir, öyle ki zaten 24.08.2017 tarihi hastamızın hastaneye başvuru tarihidir. Yani Başhekim(lik)in yazısı içindeki bu tarih bilgilerinin yanlış olduğu ortadadır. Bu tarih hataları ile başlanan yazısında Başhekim(lik) şu cevapları yazmaktadır:

“Kafa travması bulunan İbrahim Çetin isimli hasta, Merkezimiz Yoğun Bakım Ünitesi ve Beyin Cerrahisi servisinde takip ve tedavi gördüğü, Multisistem travması yanında kafatası kırığı olduğu, burundan ya da kulaktan beyin omurilik sıvısı gelen hastaların HEPSİNDE MENENJİT RİSKİNİN BULUNDUĞU, koruyucu ilaçlar verilmesine rağmen yüzde yüz koruyuculuk olamayabildiği, Enfeksiyon Hastalıkları Bölümünün önerisi ile hastanın Merkezimize kabul edildiği ilk günden itibaren ikili koruyucu antibiyotik tedavisi uygulandığı, HASTA ODASINDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA AZ KİŞİNİN BULUNMASI GEREKTİĞİ VE HASTANIN  ENFEKSİYON KAPMA RİSKİNİN BULUNDUĞU HASTA YAKINLARINA SÖYLENDİĞİ FAKAT BUNA UYULMADIĞININ TESPİT DİLDİĞİ..” .

Hemen belirteyim ki bu ifade “yalan” demeyeyim ama “yanlış”tır. Suç bastırma kabilinden “çirkin-basit” bir yaklaşımdır. Çünkü hastamızın enfeksiyon kapma riski olduğuna dair bizlere hiçbir ifade söylenmemiştir. Kaldı ki hastayı enfeksiyondan korumaya yönelik hiçbir adım atılmadığı gibi enfeksiyon hiç de düşünülmemiş ve enfeksiyon kapmış hastamızın bu durumu 27 Ağustos’tan 5 Eylül’e kadar sürmüştür. Ve; (‘beyindeki ağrı, verilen tüm ağrı kesicilere rağmen kesilemiyor’ diye yazan doktor ifadeleri de elimizdeyken ve de bu 10 gün içerisinde bakteri teşhisi de yapılamamışken) 5-6 Eylül’de Menenjit tanısı konmuş ve hastamız bilinç kaybına götürülmüştür. En son konan teşhis de hastane kaynaklı olan Acinetobacter’dir. Bu teşhis de ihmaller sonrasında konabilmiştir.

Sonuç olarak, Başhekim(lik)in İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNE hitaben yazdığı yazısı ÇİRKİN’dir, YAKIŞIKSIZ’dır. Hukuka aykırıdır.

Sayın Başhekim BAKKAL, hastane enfeksiyonu nedeniyle hastasını kaybetmiş hasta yakınlarını suçlarken, Profesör Kalaycı ise şu bilgiyi yazmıştır: “SAĞLIKLI KİŞİLERDE TAŞIYICILIK, HASTANEDE YATANLARA GÖRE OLDUKÇA AZDIR.”

Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Bekir Hakan BAKKAL’ın bize yönelik olarak verdiği cevaplar, Cumhurbaşkanlığına (CİMER) ve Başbakanlığa (BİMER) iletilmiş ve bu cevaplar bizimle de paylaşılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, bazen siyasi tartışmalar içine girdiğinde “bunlar, bakkal bile yönetemez” diyen bir devlet adamıdır. Şimdi hem Başhekim’in hem de hastanede hastamıza hiçbir katkısı olmayan Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilimdalı Başkanının (yukarıda paylaştığımız) ifadelerine biz ne diyeceğiz bilmiyorum!

Sevgili okuyucularımız, işte gördünüz! Hastane enfeksiyonu nedeniyle öl(dürül)en hastanın yakınlarına ‘Doçent Başhekim’ ve ‘Profesör Doktor’ neler yazdı. Doçent, hasta yakınlarını suçladı; Profesör ise bu bakteriden sadece ABD’de yılda 50.000 kişi ölüyor, İngiltere’de ise her yıl 1 milyon siterlin ekonomik yük getiriyor diye cevap yazdı. Belki de biz bu kadar siterlin’ler bulamayacağımız için ölümlerimiz ‘normal’ diye düşünülmüştür. Ama “biz hastane olarak şöyle önlemler alıyoruz, böyle çalışmalar yapıyoruz, yine de bu enfeksiyonlu ortamları temizleyemiyoruz ve hastalarımızı kaybediyoruz” denilemiyor!!

Yaşadığımız süreç herkesin yaşama ihtimali olan süreçtir. Talebimiz o ki; bu süreçte etkisi bulunan tüm doktorların ve yetkililerin soruşturmaya dahil olması sağlanmalıdır ve Zonguldak Valiliğinin bu soruşturmalara izin vermesidir.

Takdir, Zonguldak Valiliğinin ve yukarıdaki cevapları resmi olarak alan Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın..


17.10.2017 17:15:09


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MAZHAR PAŞA VE EREĞLİ’DE OSMANLI ÇİLEĞİ

  Yazar Sermed Muhtar Alus, 22 Mayıs 1946 tarihli Akşam Gazetesinde ÇİLEK başlığı altında şunları yazar: “Çilek hala ortalıkta kıt. Boğaziçi çilekleri, Frenk çilekleri (çilek rengi) tabirinin çıkışı. Karadeniz Ereğlisi çilekleri… Çileğe dair birkaç fıkra.. Tarihe göre ÇİLEK..”         “…Öteden beri, meyvaların kibarıdır. İstanbul’un Boğaziçi topraklarında yetişenler dünya yüzünde rastlananların en nefisi, en aliyyülâlâsıdır. Vaktiyle derlerdi ki;”         “Arnavutköyü’nünki elde bir deste güldür velakin Çengelköyü, Beylerbeyi, Anadoluhisarı tepelerinin, Kuruçeşme-Emirgan-İstinye-Büyükdere sırtlarının hatta Beşiktaş’taki Hacı Hüseyin bağı ile Ihlamur bayırlarınınkini de yabana atmayalım; berikilerden aşağı değildir.”         “Bunlara  OSMANLI ÇİLEĞİ  veya Yerli Çilek adı verilirdi. Açık pembe renkli, harikulade kokulu, orta kıtada gayet de lezizdirler. Mayıs’ın haftasın...

EREĞLİ’DE (16.YY) OSMANLI DÖNEMİ ESERLERİ

  Kenan Ziya Taş’ın “16.YY’DA BOLU SANCAĞI”nı konu edinen tez çalışmasının 184.sayfasında, 1500’LÜ YILLARDA EREĞLİ VE CİVARINDA BULUNAN BAZI TARİHİ ESERLERİ SIRALAR. 1-*Ereğli Cami-i Şerifi: Nefs-i Ereğli’dedir(içinde). Vakıfları arasında 1676 akça nakit para ile bir çok çiftlik ve tarla bulunmaktadır. (Kaynak: KK TD 547, v 208a-209b.) ORJİNAL BELGEDEKİ İFADE:  KK. TD. 547 v 208-209: Karye-i Ereğli''de Halil ve Yazıcı oğlu Durmuş''un tuttuğu çiftlik ve Kethüda İlyas''ın tuttuğu çiftlik vakfiyet üzere mutasarrıf ola gelmiş Ereğli Camii hatip ve imam olanlara meşruttur deyu mukayyettir defter-i atik-i haliya Hatip Osman ve İmam Mehmed olduğu. 2-*Kilise Camii: Bendereğli Nahiyesindedir. Müezzinine yevmi üç akça vazife verilmiştir. (Kaynak: KK TD 547, v 214a.) İlginç ve de önemli olan ise, Osmanlı Arşiv Belgelerindeki SULTAN SÜLEYMAN CAMİİ adı, günümüzde yaşamamaktadır. Bu Caminin, bugün bulunduğu yerdeki adı ÇELİKEL CAMİSİ olduğu belirtilmektedir.. Aslen Ereğli’miz...

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...