18 Mayıs 2017 tarihinde yayınladığımız “EREĞLİ’YE, ORHAN GAZİ HEYKELİ DİKİLMELİ” başlıklı yazımız içinde aşağıdaki konuyu da eklemiştik:
***
Şimdi başka bir konuya geçeyim: Önceki bir yazımıza bir kişi güya başka bir kitabımıza ithafen “Makarios’un da Ereğli’ye heykeli dikilsin” diye kinaye ifadeler yazmış. Bu yorum sahibi herhalde “içimizdeki Heraklealıların” zihniyetine hizmet ediyor olmalıdır. Bu yorumu yazan kişi, adeta fitne üretmeye hizmet etmektedir. Biz, Ereğli’de Türk İslam tarihimizin önemli değerlerinin heykelleri dikilmeli diye ifadeler yazıyoruz ama ilgili yorumcu “Makarios’un da Ereğli’ye heykeli dikilsin” diye yazabiliyor.
Ereğli’den mübadele ile ayrılmak durumunda kalmış olan Rum ailelerden birinin, Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı yapmış olan ve Kıbrıs’ta Türkleri katleden MAKARİOS ailesi olabileceği üzerine bir kitap çalışmamız âşikârdır. Ortadadır. Bu bir iddiadır, doğru da çıkabilir yanlış da.. Bu iddialar için KKTC Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ ile de konuştuk, dayısı Ereğli’den ayrılan Rumlarla yakın ilişkiler kurmuş olan Ruhi CÖBEKEOĞLU ile de konuştuk. Bu röportajlarımızı da yine bu köşede yayınladık. Bu iddiaların doğru ya da yanlışlığını, tarih bir şekilde ortaya koyacaktır.
Bu konuda doğal olarak farklı görüşler beyan edenler de bulunmaktadır. Mesela, yazdığımız kitaba “önsöz” istediğimiz Prof. Dr Ata ATUN şunları yazmıştı: “Çok güzel bir kitap olmuş. Elinize sağlık. İyi araştırılmış, bulgular desteklenmiş… Anadolu’daki Rum nüfusunun ne olduğu iyi analiz edilmiş. Yazarı kutlarım. Kitabı keyifle okudum ve kütüphanemde referans kitap olarak ayrı bir bölüme koyacağım. Sevgi ve Saygılarımla. Prof. Dr. Ata ATUN-KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi”..
Sayın ATUN bunları bize yazdı ama tabii ki bu yönde yazmayan da oldu. Mesela Kıbrıslı Milletvekili Nazım BERATLI. N. BERATLI’yı 01.02.2011’de telefonla aradım ve (internette bulunan, Makarios Türk Müydü” başlığıyla yazılan yazıyı sordum. Yazıyı bilmediğini ve kendisiyle ilgisi olmadığını söyledi.
“Ben Kıbrıs uzmanıyım istersen ben bilgi vereyim” dedi. “Olur” dedim, başladı anlatmaya.. Bulunabilen kaynaklardaki bilgileri iletti bize. “Ortodoksluk ve Hz İsa’ya ithaf anlamına da gelen PANAYİA (Baf’ta) köyünde doğduğunu, 6-7 yaşındayken Çiko Manastırına verildiğini, okuldan sonraki hayatının zannınca kayıt altına alınmış olabileceğini” belirtti… Ben, (bir dönem) “Fakat Türkiye-Zonguldak-Karakavuz’da da yaşadığı ya da bulunduğu şeklinde bilgiler derliyorum, bu bilgiler doğru
mudur” dedim… Şöyle bir düşündü, “mümkün değildir diyemem hatta mümkündür. Çünkü Anadolu’dan birçok insan gelmiş Kıbrıs’a… Kıbrıs da Misak-ı Milli sınırları içindeydi… Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun yıkılma dönemlerini, 1.Dünya Savaşları ve Kurtuluş Savaşları günlerini düşündüğümüzde her şey mümkün… Rum kesimi kesinlikle bilgi ve belge bize vermiyor. Fakat böyle bir bilginiz varsa yazın bunları” dedi Beratlı…
***Evet, bunları 2011’de telefonda bize diyen Beratlı’yı kitabımız çıkınca yine aradım. Kendisine ilgili kitabımızı da ilettim. Sonrasında da kendisiyle e posta üzerinden uzun uzun yazışmalarımız oldu. Oldu ama Sayın Beratlı’da durum değişti. Bu kez tam tersi düşüncelerini yazmaya başladı.
***Beratlı’nın Şu ifadeleri de 30 Mart 2012 tarihinden: “Sevgili dostum, Ne yazık ki size olumlu şeyler söyleyemem. Bu tümü ile yanlış bir dedikodudur. Neden böyle dediğimi anlatayım”… “Makarios, Panaya köyünde doğmuş ve kilise okullarında ve Harvard üniversitesi'nde okumuş fakir bir çobanın çocuğudur ama kimsesiz de değildir. Muskos soyadı yani akrabaları, yaşıyorlar... Ne yazık ki bu hoş bir söylence olabilir ama tarihi bir gerçek değildir… “Önceden Mihail Hristodulu Muskos diye geçer... En son görevi de Lârnaka Metropolitliği idi... Makarios diye değil, Muskos diye...”
BU KARŞILIKLI E POSTALARIMIZ SONRASINDA BİR GÖRDÜK Kİ SAYIN BERATLI 3 NİSAN 2012’DE BİR KÖŞE YAZISI YAZMIŞTI. OYSA, 2011’DE TELEFON GÖRÜŞMEMİZDEKİ İFADELERİ İLE ÇELİŞEN İFADELER DE YAZISINDA BULUNMAKTAYDI.
Kıbrıs’ta yazdığı köşe yazısını o günlerde biz okuyunca, kendisine şu ifadeleri yazdık: “YİNE DE SÖYLEMEK İSTEMEMİŞTİM AMA, ARAMIZDAKİ e mail GÖRÜŞMELERİ SONRASINDAKİ YAZINIZA ÜZÜLMÜŞTÜM. (Makarios hakkındaki araştırmalar nedeniyle yaptığımız yazışmalar sonrasındaki makaleniz). Neyse.. Önemli değil.. Ama yine de araştırmaya katkı sağlayabilirseniz "Kıbrıs adına faydalı olabilir" "zannımı" da hoş görün” ..
Ben bunları yazınca Sayın Beratlı şu ifadeler ile cevap verdi: “Sevgili Çetin, Hiçbir tarihsel verinin onaylamadığı bir iddiayı sırf "yaşlılardan duydum" diye kaleme alma ısrarınıza başka çare bulamamıştım!”.. Bu ifadeler sonrasında diyaloğumuz biraz koptu. Fakat e postamıza gelen bir istek (LınkedIn-Facebook arkadaşlık onayı gibi bir istekti) maili sonrasında, ben, bu tarz sosyal medya kullanmadığımı yazınca Sayın Beratlı şunları yazmıştı: “Rahatsızlık verdimse özür dilerim... Facebook'ta "e mail adresinizdeki arkadaşlarınızı davet edelim mi?" diye bir soruya olumlu yanıt verdiğim için, size de otomatik mesaj gönderilmiş... Pardon...Nazım Beratlı”
***Şu ifadelerimiz 15.01.2013 tarihinden: “Sayın Beratlı; Size katılıyor olmakla beraber, 'bahsettiğiniz yaşlı kaynakların' iddiaları belki bir gün 'tarihin ve belgelerin' bir köşesinde çıktığında, biz, 'biz daha önce (bu iddiayı) duymuştuk' deriz.. Siz de 'biz de duyanlardan duymuştuk' diyebilirsiniz belki.. Bahsettiğim gibi yaşlı insanlarımızdan duyduğumuz bu konuyla-bilgiyle, sadece vicdani bir sorumluluk taşımamızdan ötürü ilgilenmiş ve yazmış olduk. Acaba çok defa duyduğumuz bu bilgileri yazmamalı mıydık? Bilmiyorum” Devamında “..biz, o yaşlı insanlara saygı gösterip; söylediklerini, yörenin tarihi gerçekliğiyle ilişkilendirip, neden olmasın ki diyerek, ilgili iddiaları derledik.. Hata etmiş de olabiliriz, iyi etmiş de olabiliriz.. Kararı TARİH verecek, diye düşünüyoruz-15.01.2013”
Yukarıdaki ifadelerimizi yazdıktan sonra 17 Ocak 2013’te Sayın Beratlı şunları yazdı: “Vallahi kimsenin ne yazıp ne iddia edeceğine karar veremem ben... Kıbrıslı araştırmacılar iyice araştırdı merak etmeyin! Bu iddianızı bizzat kendisinin hayatta olan Koruma müdürü ile konuştum ben... Ve üstelik bir de Panaya köyünden akrabası da... Köye de gidip soruşturdum... Kaynaklara, kayıtlara da baktım yeterince... Bakarsınız tarih bir gün haklı çıkarır... Kimbilir? Osmanlı coğrafyasında, herkes, her yerdeydi”..
***Evet, Sayın Beratlı ile ilk defa kitap hazırlama çalışmalarımız sırasında 2011’de telefonla görüşmüştük. Sonrasında da e posta üzerinden “karşılıklı olarak 8-10 defa” yazıştık. Şu ifadelerimiz 31.03.2012 tarihinden: “Uzun uzun açıklamalarınız gerçekten önemliydi, çok teşekkür ederim. Bilgi ve düşüncelerinizi dikkate alıyorum. Fakat 2011 yılındaki telefon görüşmemizde, yine bu konu (Makarios) hakkındaki soruma “mümkün değildir diyemem, hatta mümkündür, o günkü şartları dikkate almak gerekir” şeklindeki sözlerinizi de önemsemiştim”.
Bu ifadeleri kendisine yazdıktan bir-iki gün sonra Sayın Beratlı 2 Nisan 2012 tarihli yazısını yazdı. O yazının başlığı “Makarios TC vatandaşı mı? Askerliğini yaptı mı?” şeklindeydi. Baktık ki yazısında, aramızda geçen ifadelere aykırı olacak ifadeler de var. Mesela:
“Mübadele’de köyden ayrılırken, bizimkiler bunu ittirmişler, denize düşmüş! Çok kızmış! “Durun göresiniz ben size ne yapacam!” demiş, Kıbrıs’a gelmiş! Sonra Heybeliada papaz okuluna gidip, başımıza belâ kesilmiş! İttirmeselermiş iyiymiş ama ittirip, herifi sinir etmeselermiş, belki de Kıbrıs Sorunu olmazmış!” (RÇ-Bu ifadeleri, ironi niyetli!)
Yazışmalarımız kayıtlı. Maalesef böyle bir ifadem YOK. Yazısı ironki zihniyetle planlandığı için, “Makarios’u ittirmişler, denize düşmüş ifadesi” “yanlış-yalan” ve KONUYU ÇARPITMA.
Bunun yanında, bir Kıbrıslı yazarla aramızdaki diyaloglardan doğan aleyhimizdeki yazı; Nihat Yasa TAVSİYE’si ile 12.05.2017’de Zonguldak Nostalji sayfasında (Uzun Mehmet tartışmalarımız sonrasında, art niyetli bir
“tavsiye” üzerine) tarafımıza da görüş sorulmadan paylaşılmış ve hatta Pusula haber sitesinde de yayınlanmıştır.
Sayın Beratlı’ya ait yukarıdaki metin, bize Sayın YASA’nın UZUN MEHMET başlıklı İRONİK yazısını anımsattı. İfade zihniyetleri yakın. Olsun. Biz bu şekilde ironik-kinayeli-dalga geçen bir yaklaşım içine maalesef girmeyeceğiz. Saygı kalibresini koruyacağız.
***Gelelim buraya nereden geldiğimize. Yazımızın ilk satırlarında Ereğli’ye ORHAN GAZİ HEYKELİ istedik. Derken bir yorumda belirtilen ““Makarios’un da Ereğli’ye heykeli dikilsin” şeklindeki art niyetli ifadelere değindik. En sonunda da Kıbrıslı Yazar Sayın Beratlı ile aramızdaki yazışmalara geldik. E peki 5 yıl sonra bizi tekrar Beratlı yazışmalarına getiren neydi? Kimdi?
O kişi “İÇİMİZDEKİ HERAKLEALILAR” başlıklı yazımıza şu yorumu yazmış: "Recep Çetin Bey, Kıbrıs'tan N.BERATLI Beyi hiç aradınız mı?. Kıbrıs Postasındaki yazısını okumanızı tavsiye ederim. İsterseniz linkini de verebilirim".. 5 sene önceki yazıyı Arşimet gibi bulup sevinmiş. Yine O kişi:
1-“ALEMDAR ŞEHİDİ RECEP KAHYA RİZELİ DEĞİLDİR, O KADAR İDDİALIYIM. İSPAT EDİNİZ, ÖZÜR DİLEYECEĞİM” diye yazan, (bir türlü de dileyemeyen),
2- “İSTERDİM Kİ UZUN MEHMET GERÇEK OLSUN, HEM DE KÖMÜRÜ BULSUN UZUN MEHMET” diye makaleler yazan, Sayın YASA..
Ereğli tarihi hakkında, yazılar üzerinden tartışmalar içine düştüğümüz Kurucaşileli emekli öğretmen Nihat Yasa ile tartışmalarımız sonrasında Ereğli’den Kıbrıs’a geçtik. Neden mi? Hani derler ya (düşmanımın düşmanı…).. O misal.. Çünkü Sayın Yasa, Ereğli tarihi üzerine girdiğimiz tartışmalar sonrasında, Kıbrıslı yazarın yazdığı yazıyı 5 yıl sonra görmüş.. Görmüş de sevinmiş. Bakın ne yazmış:
EVET.. Durum bu..
Haa beğenenleri görünce şunu da hatırladım. Ereğli Tarih Doğa Derneği Başkanı G.ÖZÇAKIR (10.05.2014’te) aleyhimizde olan şu ifadeleri yazmıştı: “..BİR TANESİ, ANLI ŞANLI MAKARIOS'U KARAKAVUZ KÖYÜNDEN HEMŞERİMİZ YAPMAYA ÇALIŞIR BİR TANE BELGE KOYAMADAN 3-4 YAŞLININ HİKAYELERİNDEN KİTAP BİLE BASAR”.. Bu ifadede dikkatimizi çeken ise (Türkleri Kıbrıs’ta katleden) Makarios’a, “anlı şanlı” sıfatının yakıştırılmasıdır. Yakıştıran da bir tarihçi.
YASA ve ÖZÇAKIR’ın dostlukları sadece bu “beğendiği” yazı ile de değil. EREĞLİ TARİH DOĞA DERNEĞİ BAŞKANI Sayın Özçakır, daha önce UZUN MEHMET HAYALİ BİR KİŞİDİR-EFSANEDİR diye yazan Necdet Sakaoğlu’nun o yazılarını “kendi bloğunda” yayınlamıştı. Şimdi de ilk defa olarak bizim kitabımızda sorguladığımız UZUN MEHMET’İN ASKERLİĞİNİ YAPTIĞI GEMİNİN ADI üzerinde bir yazı yayınlayan Kurucaşileli N.YASA’nın Serağı Bahri başlıklı yazısını yine Gürdal Özçakır’ın bloğunda görüyoruz. Zaten “Uzun Mehmet gerçek değil, kömürü de bulmadı” diyen YASA’nın o yazısında da yine kendi tezini desteklemeye çalışan bir araştırma içine girdiğini görüyoruz.
Sayın YASA’yı artık anlayabiliyorum, çünkü Uzun Mehmet aleyhindeki yazıları ortada. AMAAA.. Sayın Özçakır’ı maalesef anlayamıyorum. BİR EREĞLİLİ ÖĞRETMEN, BİR EREĞLİLİ TARİHÇİ, BİR EREĞLİ TARİH DERNEĞİ BAŞKANI, (kim UZUN MEHMET EFSANEDİR GERÇEK DEĞİLDİR diyorsa), kendi internet blog sitesinde yazılarını paylaşıyor.
Bu yazısında YASA: “Bu gemi hem yelkenli, hem de 1850’li yılların bir gemisidir.” “Serağı Bahri adlı gemi Uzun Mehmet’in askerlik yaptığı iddia edilen yıllara tekabül eden bir gemi zaten değildir”. Kendi araştırmasına göre tezi doğru.
Yine YASA “Bugüne kadar yapmış olduğum araştırma ve incelemelere göre; 12 Aralık 1935 tarihli Ulus Gazetesinde geçiyor. Öncesinde bu gemi ile ilgili bir bilgi var mı, ben görmedim” diyor. Bahsettiği bu kaynak da yine bizim UZUN MEHMET adlı kitabımızla ortaya çıkan bir kaynak. Bu belgeden önce başka bir bilgi-belge var mı ben görmedim diyen Yasa, zaten bu bilgiyi de yine bahsettiğimiz kitabımızda gördü.
Neyse biraz daha araştıralım, bu gemiden bahseden başkaca kaynaklar temin etmeye çalışalım! Belki ilgili blog yazılarında paylaşılır!
Ereğli Kent Konseyinde Sayın Özçakır tarafından şahsıma yapılan bir teklif vardı: G.Özçakır-S.Duran ve R.ÇETİN birlikte, Roma-Bizans-Ceneviz tarihlerini de ortaya koyan bir çalışma grubu teklifiydi. Bu grup ORHAN GAZİ’yi de UZUN MEHMET’i de yok sayan kişilerden oluşacağı için “ben böyle bir grupla hizmet üretemeyeceğimi” belirtmiştim. Fakat o gruba EREĞLİ ÜZERİNE BU KADAR BEYİN YORAN VE ARAŞTIRMALAR SUNAN SAYIN YASA’yı şahsımın yerine önerebilirim.
18 Mayıs 2017
Yorumlar
Yorum Gönder