Ana içeriğe atla

“UZUN MEHMET’İN TORUNUNUN OĞLU, NELER ANLATIYOR”

 


Haber, 17 Kasım 1932 tarihli AKŞAM Gazetesinin 7. sayfasında bulunmaktadır.

 

 “KÖMÜRÜ İLK BULAN ADAM, İSTANBUL’DA ZEHİRLENMİŞ:

Türkiye’de maden kömürünün, 103 sene evvel Uzun Mehmet isminde bir köylü tarafından bulunduğu yazılmıştı. Bu günün sene-i devriyesi münasebetiyle, Ereğli’de büyük merasim yapılmıştır. Sabah erkenden kömür amelesi siyah beyaz firmalarile, yeknasak elbiseler giyinmiş olduğu halde, Hükümet Konağının önünde toplanmıştı. Bazı amelelerin elinde kurdelalarla süslenmiş kazmalar ve kürekler bulunuyordu. Bir amele elinde, kurdelaya sarılmış, büyük bir kömür parçasını taşıyordu. Her taraf bayraklarla donanmıştı. Amele, arkasında halk olduğu halde, şarkılar söyleyerek – davul zurna çalarak sokakları dolaşmıştır. Hükümet Konağının önünde, Kaymakam Emin Bey, kömürü ilk bulan Uzun Mehmet’ten ve kömürün ehemmiyetinden bahsederek bir nutuk söylemiştir. Bu nutuk halk ve amele tarafından şiddetle alkışlanmıştır. Bundan sonra Halk Fırkasının önünde de tezahürat yapılmış, burada amele namına Tacettin Bey, Uzun Mehmet ve ondan sonra havzada çalışan Türk amele hakkında bir nutuk irat etmiştir. Bundan sonra Belediye Reisi İsmail Bey (R.Ç- İ. Mazlumcu olmalı), Ereğlili Uzun Mehmet’in hayatını anlatmıştır. Havanın yağmurlu olmasına rağmen, uzun Mehmet’in köyüne girilmiştir. Bu köy, Ereğli’ye bir saat uzaklıkta Kestaneci Köyüdür. Amele ellerinde bayraklarla davul zurna çalarak, uzun Mehmet’in evi etrafında tezahürat yapmıştır.”

“UZUN MEHMET KİMDİR?:

Uzun Mehmet, İkinci Mahmut devrinde tersanede asker bulunuyordu. O zaman, donanma ihtiyacı için hariçten (R.Ç-İngiltere’den) kömür getiriliyordu. Bahriye Zabitleri, terhis edilen neferlere İngiliz kömürlerini gösteriyorlar. Bu kömürü bulana mükafat verileceğini söylüyorlardı. Uzun Mehmet, köyüne avdet ettiği zaman gözü hep bu kömürü arıyordu. Bir gün, Kestaneci Köyünde değirmene gitmişti. Değirmende nöbet beklerken, dere kenarında gözüne siyah bir taş ilişti. Derhal bahriye zabitlerinin kendisine gösterdiği numuneyi hatırladı ve kimseye haber vermeden, bir çuvalın içine bu taşlardan doldurup karadan İstanbul’a gitti. Uzun Mehmet bulduğu kömürleri, Tersanedeki zabitlerine göstermiş kendisine 50 lira mükafat verilmiş ve o zamanın hükümeti tarafından kaydı hayat şartı ile 600 kuruş maaş bağlanmıştır.”

 “UZUN MEHMET NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?

“Bugün Uzun Mehmet ailesinden en yaşlı erkek Ali Rıza Efendi, Uzun Mehmet’in oğlu Mustafa Efendi’nin kızı Rukiye Hanımın oğludur.”

“81 yaşlarında bulunan bu zatla görüştüm. Bana uzun Mehmet hakkındaki bildiklerini anlatırken şu sözleri söylemiştir.”

“-Uzun Mehmet’in kömürü nasıl ve ne zaman bulduğu ma’lumdur. Fakat havzaya ilk kazmayı vuran bu işçi mükafatını görememiştir. Uzun Mehmet bir gün maaşını almak için İstanbul’a gittiği zaman Leblebici Hanında yatmıştır. O gece, kendisini Ereğli eşrafından İsmail oğlunun adamları zehirlemişlerdir.” “İsmail oğlu, Uzun Mehmet’in mükafat ve maaş almasını ve bu muvaffakiyetini çekememiştir. Öldürmek için fırsat aramıştır. Bir rivayete göre, Leblebici Hanında bir kahveci Uzun Mehmet’e verdiği bir fincan kahvenin içine zehir koymuştur. Başkaları Uzun Mehmet’in, handa boğdurulduğuna iddia ederler ki bu doğru değildir. Mezarı Eyi(ü)p’tedir. Fakat yeri belli değildir.”

 

        ***

UZUN MEHMET AİLESİ VE CİMİT’LER…

17 Kasım 1932 tarihli AKŞAM Gazetesinin bir haberinde bulunan “Bugün Uzun Mehmet ailesinden en yaşlı erkek Ali Rıza Efendi, Uzun Mehmet’in oğlu Mustafa Efendi’nin kızı Rukiye Hanımın oğludur” ifadelerini okuduktan sonra, bu şahıslar kimdir onun izini de sürdük. Nüfus kayıtlarında tetkikler yaptık.

Yukarıdaki gazete haberindeki bilgiye göre; Uzun Mehmet’in MUSTAFA adında oğlu ve onun da RUKİYE adında bir kızı var. Kaşifin (Uzun Mehmet’in) torunu olan Rukiye, 1834 yılında doğmuş ve 1923’te de vefat etmiş. Doğum yerinin AKARCA Mahallesi olmasından, babası Mustafa’nın Akarca’da yaşadığını ve Rukiye’nin, Cimitoğullarından Ali ile evlendiğini öğreniyoruz.

Yine yukarıdaki haberde fotoğrafını gördüğümüz (Rukiye ve Ali’den olma) Ali Rıza’nın da (1854-1933) yukarıdaki röportaj tarihinden bir yıl sonra vefat ettiğini öğreniyoruz. Onun oğlu olan Şekerci Hacı İbrahim (CİMİT)’in 1886-1978 yılları arasında yaşadığını öğreniyoruz. Ayrıca Ali Rıza’nın, İbrahim (Cimit) dışında İsmail Fikri ve Süleyman Rüştü adlarında iki çocuğu daha olduğunu da öğreniyoruz.

Sonuç olarak; Uzun Mehmet’in torunu olduğunu öğrendiğimiz RUKİYE’nin Cimitoğullarından Ali ile evliliği sonrasında, bu iki ailenin akrabalık bağları oluştuğunu öğreniyoruz. Bu evliliğin de Ali Rıza’nın doğmuş olduğu 1854 yılı öncesi gerçekleştiğini görüyoruz.

Uzun Mehmet ailesinden Cimitoğulları ailesine gelin olan Rukiye’nin torunu şekerci Hacı İbrahim’in, aile mesleklerinin yani şekerciliğin uzun yıllar sürdüğünü, aynı ailenin günümüzdeki bir büyüğü olan Ünsal Necati Cimit ağabeyden (Özden Şekerleme sahibi) öğreniyoruz ki o bize “tam 108 yıldır, Ereğli’de şekercilik mesleğini sürdürüyoruz” dedi.

 

***

Bu gazetenin yazdığı bilgilerin doğru olarak kabul edildiğini düşündüğümüzde, öl(dürü)en Mehmet’in 50-60 yaşlarında vefat etmesi muhtemeldir. Kitabımızda da yer alan, 1830 yılında Kestaneci’de yaşayan kişilerin listesine baktığımızda: Uzun Mehmet oğlu MEHMET’in 40 yaşında MUSTAFA adında bir çocuğunun bulunduğu ve onun da 4 yaşında İbrahim adında bir oğlu olduğu görülmektedir..  Yine MEHMET’in Ahmet (35) ve Halil (30) adlarında çocukları olduğunu da görüyoruz.. Bu bilgilerde yer alan isimler bize, 17 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesinde yer alan bir röportajda belirtilen isimleri anımsatmıştır. O röportajda; 1932 yılında yaşayan Ali Rıza’nın (81), Uzun Mehmet oğlu Mustafa’nın kızının oğlu olduğu belirtilmektedir. Aynı röportajda, Ali Rıza’nın da İbrahim adındaki oğlu da yer almaktadır. Bu şahısların, o röportajda, kendilerini “kömürü bulan Uzun Mehmet’in torunuyuz” diye tanıttıklarını görüyoruz. (İlgili röportaj ve belirtilen kişilerin fotoğrafları, UZUN MEHMET adlı kitabımızın içinde yer almaktadır)..

 

***

18 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesinde yer alan bir habere “Uzun Mehmet İçin Zonguldak’ta Güzel Bir Abide Yapılıyor” başlığı atılmış Aynı haberin son paragrafında “Halkevinin teşebbüsü ile Uzun Mehmet ailesine yardım edilecektir. Şimdiye kadar, Ticaret Odası – Halkevi yüzer lira, Amelebirliği 250 lira vermiştir. Diğer şirket ve maden müesseseleri de bu yardıma iştirak edecektir” denilmektedir. Şimdi şu soru aklınıza gelmez mi?. “Uzun Mehmet diye biri olmadığını belirten kişilerin dedikleri doğru olsa idi, bu yardım paraları kimlere verildi” sorusu.. Öyle değil mi?..

YİNE SORU ŞU:

UZUN MEHMET adı ya da namında bir kişi yaşamadı ise bu kişiler, torunu olarak yalandan mı ortaya çık(arıl)tı. 1932’deki bu gazete (ve onlarca gazete) ASPARAGAS haberler mi yaptı. O gazeteciler bir efsane peşinde miydiler?.. Türk Milleti aldatıldı mı?. –Yani, (o kadar) kitaplara-gazetelere konu olan Uzun Mehmet adına eserler veren bu kişiler, güya o efsane balonunun uçurtmacısı mıydılar.?

-“Uzun Mehmet Efsanedir, hayali bir kişidir” diyenlerden bazıları, Şahsımıza yönelik “güüya” sorular da yöneltmektedirler. Her soruya tabii ki cevabımız var ama her soruya da cevap verecek kadar harcayacak zamanımız olmadığı anlaşıla(bilecek)tir.

SONSÖZ:

“Çeşitli sorular üreterek, savundukları efsanevik tezlerini desteklemeye çalışanlar bilmeliler ki ilgili insanların tarihi geçmişlerini ve soylarını yok say(dır)maya çalışmak, kimsenin hakkı ve haddi (alanı içinde) olmamalıdır. “KÖMÜRÜ O BULDU ŞU BULDU GİBİ TARTIŞMALAR” BİR YANA AMA “UZUN MEHMET DİYE BİRİ YAŞAMADI VE EFSANE ÜRETME ADINA SAHTE BİR KAHRAMAN YARATILDI” DİYENLER, İLGİLİ TEZLERİNİ UZUN MEHMET KİŞİSİ-AİLESİ ÜZERİNDEN KURGULA-MA-MA-LIDIRLAR..

TEŞEKKÜR:
Türkiye’de, Zonguldak’ta ve Ereğli’de çok sayıda araştırmacı ve yazar, (Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi törenlerle andığı kişi hakkında) “Uzun Mehmet, Efsanedir-Masaldır-Hayaldir-Sahte Kahramandır” derken, bizim bu konudaki çalışmalarımıza destek sağlarcasına KESTANECİ’DEKİ UZUN MEHMET ANITINI VE TÖREN ALANINI BÜYÜK BİR MASRAFLA MODERNİZE EDEN KDZ EREĞLİ BELEDİYE BAŞKANI SAYIN HÜSEYİN UYSAL’A TEŞEKKÜR EDER, SAYGILAR SUNARIM. Bu arada “Zonguldak’ta Uzun Mehmet anıtı yıkılıyor” diye haberler yapıldığına da şahit olmaktayız. İstiklal Şairinin: “Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” sözünü, “Zonguldaklıların Uzun Mehmet’e sahip çıkıp-çıkmadığının değerlendirmesi” ile karşılaştırmak mümkündür.



15.11.2016 10:34:21



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MAZHAR PAŞA VE EREĞLİ’DE OSMANLI ÇİLEĞİ

  Yazar Sermed Muhtar Alus, 22 Mayıs 1946 tarihli Akşam Gazetesinde ÇİLEK başlığı altında şunları yazar: “Çilek hala ortalıkta kıt. Boğaziçi çilekleri, Frenk çilekleri (çilek rengi) tabirinin çıkışı. Karadeniz Ereğlisi çilekleri… Çileğe dair birkaç fıkra.. Tarihe göre ÇİLEK..”         “…Öteden beri, meyvaların kibarıdır. İstanbul’un Boğaziçi topraklarında yetişenler dünya yüzünde rastlananların en nefisi, en aliyyülâlâsıdır. Vaktiyle derlerdi ki;”         “Arnavutköyü’nünki elde bir deste güldür velakin Çengelköyü, Beylerbeyi, Anadoluhisarı tepelerinin, Kuruçeşme-Emirgan-İstinye-Büyükdere sırtlarının hatta Beşiktaş’taki Hacı Hüseyin bağı ile Ihlamur bayırlarınınkini de yabana atmayalım; berikilerden aşağı değildir.”         “Bunlara  OSMANLI ÇİLEĞİ  veya Yerli Çilek adı verilirdi. Açık pembe renkli, harikulade kokulu, orta kıtada gayet de lezizdirler. Mayıs’ın haftasın...

EREĞLİ’DE (16.YY) OSMANLI DÖNEMİ ESERLERİ

  Kenan Ziya Taş’ın “16.YY’DA BOLU SANCAĞI”nı konu edinen tez çalışmasının 184.sayfasında, 1500’LÜ YILLARDA EREĞLİ VE CİVARINDA BULUNAN BAZI TARİHİ ESERLERİ SIRALAR. 1-*Ereğli Cami-i Şerifi: Nefs-i Ereğli’dedir(içinde). Vakıfları arasında 1676 akça nakit para ile bir çok çiftlik ve tarla bulunmaktadır. (Kaynak: KK TD 547, v 208a-209b.) ORJİNAL BELGEDEKİ İFADE:  KK. TD. 547 v 208-209: Karye-i Ereğli''de Halil ve Yazıcı oğlu Durmuş''un tuttuğu çiftlik ve Kethüda İlyas''ın tuttuğu çiftlik vakfiyet üzere mutasarrıf ola gelmiş Ereğli Camii hatip ve imam olanlara meşruttur deyu mukayyettir defter-i atik-i haliya Hatip Osman ve İmam Mehmed olduğu. 2-*Kilise Camii: Bendereğli Nahiyesindedir. Müezzinine yevmi üç akça vazife verilmiştir. (Kaynak: KK TD 547, v 214a.) İlginç ve de önemli olan ise, Osmanlı Arşiv Belgelerindeki SULTAN SÜLEYMAN CAMİİ adı, günümüzde yaşamamaktadır. Bu Caminin, bugün bulunduğu yerdeki adı ÇELİKEL CAMİSİ olduğu belirtilmektedir.. Aslen Ereğli’miz...

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...