Ana içeriğe atla

ÇEŞTEPE’DE 1600’LÜ YILLARA AİT, OSMANLI MEZAR TAŞI

 ÇEŞTEPE: 




“Keşiş-tepe”-“Keşif-tepe” olarak da belirtilen bu tepe, Baba Burnu eteklerindedir. Çeştepe’ye uzak bir yerden bakıldığında tümülüs’ü andıran dolma toprak mekandan oluştuğu görülebilecektir. Bahsedilen bu Tümülüs’ün (bir mezar ya da mezarlık içeren, toprak yığılarak oluşturulmuş tepecik)önemli bir mitolojik dönem kişisine ait olduğu sanılıyor.

Türklerin, Anadolu’daki ilk yerleşimlerinde, daha çok stratejik öneme haiz noktalara yerleştikleri de bilinmektedir. EREĞLİ de tarihteki özel konumu nedeniyle, bu değeri taşıyan bir kenttir.

 TÜRBE ÇEVRESİNDEKİ MEZARLIKTAKİ BAZI TAŞLAR


Yeniçeri başlığı taşıyan bu mezar taşında şu ifadeler yazmaktadır:

DELİ BAKUR OĞLU-

BAKUR MUSTAFA-

RUHUNA FATİHA-

HİCRİ-1087 (M.1670’li yıllar)..

‘Bakure’ kelimesi Osmanlıca’da, ‘erken yetişen-turfanda-genç’ gibi anlamlara gelmektedir.

Evetbu mezar taşının, Hicri 1087 yılı taşı olduğunu görüyorsunuz.Bu taşın, Miladi takvim ile 1670’li yıllarda yazılmış-dikilmiş bir taş olduğu anlaşılmaktadır. Taş bu haliyle bile tarihi önem arz etmektedir.

Yöredeki, tarihi bilgiler aksettiren ve günümüzde nadiren bulunabilen bu türdeki taşlar, çeşitli sebeplerle hep yok edilmişken, bu taş her ne hikmetse yerinde durabilmiştir. Bu ve benzeri taşların (yerinde) muhafaza edilmesi, EREĞLİ’nin Türk İslam tarihi adına önem taşımaktadır.

Çeştepe’de (kitap çalışması çerçevesindeki araştırma gezilerimizde tespit ettiğimiz) bu taş; orta yerinden kırılmış ama bir vatandaşımız, kırık kolu tutturmaya çalışan tahta payandalar gibi iki yanına küçük tahta parçaları koymuş ve samanteli ile çevresini bağlanmış. Mezar taşının başlığı ise aşağıdaki fotoğrafta görülmektedir ki Osmanlı mezar taşlarındaki başlıklar, ilgili şahsın dünyadaki konumunu-makamını da belirtir şekilde hazırlanır. Zannımızca bu taştaki figürler de bir yeniçeriye işaret etmektedir.

 *******


                                                                         

BU MEZAR TAŞI DA..

Çeştepe’deki Türbenin yanında büyük bir mezar taşı daha bulunmaktadır. Çeştepe’den bazı vatandaşlarımız“bu mezar, yukarıdaki türbede yatan zatın babası” diye duyduk dediler. Bu mezar taşı, 1-2 metre uzunluğunda olup, üzerinde bir yazı-kitabe tespit edemedik. Fakat ayak ucu taşı olabileceğini düşündüğümüz 1 metre kadarlık başka bir mermer taş da dikkatimizi çekti. Bunun yanında ilgili mezarın olası 3-4 metre kadarlık boy uzunluğu da dikkatimizi çekti.


*******



TÜRBENİN YANINDA (YOLA YAKIN BİR YERDE) BULUNAN BİR TAŞ

Bu mezar taşı türbenin hemen kenarında, yolun yanında bulunmaktadır. Taşta şu ifadeler yer almaktadır:

Hüvel Baki-

BAKMAYIN

ÇEŞMİ BASİRETLE

BU MEZARIN TAŞINA

GAFİL İNSAN BİLMEZ İMİŞ

TA GELMEYİNCE BAŞINA

MERHUM MAĞFUR-

DEDEOĞLU MUSTAFA-

(H.1224)- (M-1809)

Bu taşın, “Dede oğlu Mustafa” adında bir zata ait olduğu anlaşılıyor. Fakat bu “Dede”nin kim olduğuna dair daha fazla bilgi mevcut değildir.

NOT: Bu yazımız, 2014 yılında yayınlanan ORHAN GAZİ VE BİR FETİH adlı kitabımızdan paylaşılmıştır. Bu mezar taşlarına ait fotoğrafları, 2014 yılında çek(miş)tik.




23.8.2016 11:41:11




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...