Ana içeriğe atla

“BAHTSIZ ŞEHİT”

 Bu yazımızda konumuz yine UZUN MEHMET. Vira Bismillah..

UZUN MEHMET’İN ADINI YAŞATMA VE TANITMA DERNEĞİ:

Şirin Ereğli Gazetesinin 14.01.1961 tarihli bir haberindeki bu başlığın altında şu bilgiler paylaşılmıştır: “Türkiye’de maden kömürünün kaşifi olup, hayatını bu keşif uğruna vermiş bulunan Uzun Mehmet’in yıllardır ihmaline bir son vermek üzere ilçemizde bir dernek kurulması için teşebbüse geçilmiştir. Uzun Mehmet’in Adını Yaşatma ve Kestaneci Köyünü Kalkındırma Derneği adı ile kurulacak olan dernek, Kestaneci Köyünü turistik bakımdan bu köy halkını kültürce yükseltme ve Uzun Mehmet’in hatırasını ve adını yayma faaliyetlerinde bulunacaktır.

UZUN MEHMET’İ ANMA CEMİYETİ TOPLANTISI:
Şimdi de yukarıdaki haberden üç gün sonra (17.01.1961) yine aynı gazetenin başka bir haberine bakalım: “Bir müddet evvel kurulacağını bildirdiğimiz Uzun Mehmet’i Anma ve Yaşatma Cemiyeti ilk tesis toplantısını evvelki gün Kestaneci Köyünde yapmıştır. Cemiyetin kurulmasında köy ilkokulu Başöğretmeni İrfan Asıliskender’in büyük emek ve rolü olmuştur. Müteşebbisler, toplantıda cemiyetin gayret ve faaliyet şekli ile diğer (devamı var)..”

DARILMACA YOK:
(1961’de) Şirin Ereğli Gazetesi Yazarlarından BEDRİ EREL, “DARILMACA YOK” başlıklı köşesinde yazdığı bir yazıda şunları kaleme alıyor:
“Türkiye’de kömürün mucidi, talihsiz Uzun Mehmet’in bulduğu kömür ile hem renk kapkara talihli ve acıklı hikayesini hemen hepimiz biliriz. İlçemiz ve havalisi halkının yüzde sekseninin ekmek kapısı o gün onun değirmen yolundaki buluşu ile açıldığı gibi, memleketimiz sanayinin temeli de yine o gün, o kara taşları bulan ellerle atılmıştır. Fakat bizler, bu kara elmasları sobalarımızda yakıp ısınırken bir gün olsun o talihsiz hemşehrimizi, O BAHTSIZ ŞEHİDİ hiç düşünmüyor muyuz?”

“Onun hatırasını anmak ve anmaya vesile teşkil edebi(len) bir teşebbüste bulunmak hiç aklımızdan geçiyor mu? Ne gezer? Bir sene evveline kadar, senede bir gün yapılan Uzun Mehmet Gününde hiç de yüzlerimiz kızarmadan, Kestaneci Köyüne gidip, UZUN MEHMET’İN DOĞDUĞU EVİN hali hazır arazisi üzerindeki patla(ı)can tarlasına bir çelenk bırakıp dönüyorduk. Bu sene onu bile yapmak zor geldi bizlere.. EREĞLİLİ olarak hiç birimiz EREĞLİNİN BU BAHTSIZ ŞEHİDİNE en ufak bir saygı tezahürü yapmayı düşünemezken EREĞLİLİ OLMAYAN İDEALİST BİR ÖĞRETMEN çıktı ve bir UZUN MEHMET DERNEĞİ kurmaya kalkıştı. Siz Ereğli’nin aydın ve zenginleri… Kulüp masalarının, dükkan tezgahlarının ve para torbalarınızın ardından başlarınızı şöyle bir gün ışığına çıkarın da görelim. Bu zahiren yabancı fakat manen sizden daha yakın ve gönüllü idealistin örnek hareketinden sonra acaba yüzleriniz kızardı mı? Dişlerinizi veya cüzdanlarınızı değil beyler, vicdanlarınız ve gönüllerinizi karıştırın biraz.. EREĞLİNİN ŞEHİT EVLADI UZUN MEHMET’İ düşünemiyorsanız bile, şu sualin cevabını düşünün: KÖMÜR OLMASAYDI, BUGÜNKÜ EREĞLİ NASIL OLURDU? VE BİZLER NE OLURDUK?.”

KESTANECİ KÖYÜ-UZUN MEHMET DERNEĞİ
AÇILIŞ FAALİYETLERİ BİTİYOR:
Bu haber Şirin Ereğli’nin 26.01.1961 tarihli gazetesinde bulunmaktadır. Haberde “27 Mayıs inkılabından sonra seçilen Kazamız Kestaneci Köyü Muhtarı Mustafa Akar, son zamanlarda Kestaneci Köyünde kurulmakta olan Uzun Mehmet Adını Yaşatma Cemiyeti müteşebbisleri arasında azimli faal bir eleman olarak görünmektedir. Yeni inkılabın hürriyet havası içinde zevkle ve ihtimamla vazifesini ifa eden köy muhtarlarının bu faaliyetlerde müteşebbis heyetin büyük yardımcısı olacağına inanarak ilerideki vazifesinde büyük başarılar dileriz. Diğer taraftan derneğin resmen ilanı için gereken hazırlık büyük bir heyecanla takip edilmekte efkar umumiye tarafından ilan tarihi sabırsızlıkla beklenilmektedir.”

KÖMÜRÜN BULUCUSU UZUN MEHMET’İN AİLESİ KÖMÜRE MUHTAÇ:
Bu haber de yine aynı gazetenin 9 Kasım 1966 tarihli nüshasında bulunmaktadır. Haberde “Kestaneci Köyünde Uzun Mehmet’i Anma Töreninden önce, Kandilli Bölgesi Müdürlüğü tarafından, UZUN MEHMET’İN AİLE EFRADINA 250 ÇUVAL taş kömürü armağan edilmiştir. Bu konuda bilgisine baş vurduğumuz bir yetkili, daha önce UZUN MEHMET’in HALEN HAYATTA BULUNAN TORUNLARINDAN BİRİNİN kendilerine gelerek kömür talebinde bulunduğunu söylemiştir. 250 çuvallık armağan bu talep üzerinde verilmiştir” denilmektedir.

Şimdi “Uzun Mehmet hayali bir kişidir” diyen Zonguldaklı ve EREĞLİLİLER (Sayın Özçakır da dahil) “bu kömür yardımı” aslında böyle bir kişi yaşamadığı halde -hayali olan- bir kişinin hayali torunlarına verilmiştir tezini de düşündürrmektedirler.  Yani Halkevinin, Zonguldak’taki bir çok kişi ve kurumun (1930’lu yıllarda) yaptıkları yardımlar da, devletin verdiği maaşlar ve yardımlar da, TTK’nın yaptığı kömür yardımları da acaba “hayali kişilere” mi verilmiştir?”.. Acaba, bu kurumlar zan altındayken, ilgili kurumlardan BU HAYALCİ İDDİALARA karşılık bir cevap verilmiş midir?. Bilmiyorum, pardon rastlamadım!.

 

**************************************************************

“DENSİZE AĞZININ PAYINI VERMEK” İFADESİ YANLIŞ:
3 yıl kadar önce üyelik başvurusu yaptığım derneğin hiçbir faaliyetine ortak olmadım ve hiçbir toplantı, fikir alış verişi içinde olmam istenmedi. Hatta son seçimlerinden bile çok sonraları haberim oldu. Fakat dernek başkanı ile Ereğli yerel tarihi üzerine fikir tartışmalarını hep yaşadık. (EREĞLİ ADINA, ASLINDA FAYDALI OLDU DİYEBİLİRİM). En son Ereğli’nin tarihi değeri olan UZUN MEHMET’in yok sayılması üzerinden tartışmalarımız sürdü. Fakat bu tartışmalar, Ereğli’nin dışarıdaki tanıtımı gibi bir misyon taşıyan Turgut Kaçmaz’ı da, Kestaneci Mahallesi Muhtarını da içine aldı.
Tarih Doğa Derneği Başkanı Özçakır, bu tartışmalar içinde TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin resmi törenlerle andığı, kömür kaşifi UZUN MEHMET’i hep yok saydı. Uzun Mehmet torunları ile hep tartışma içinde kaldı. Hatta biz de bu durumu, ismini belirtmeden yazdığımız kitapta belirtmiştik. Kitapta “UZUN MEHMET HAYAL Mİ ? GERÇEK Mİ ? SİZ KARAR VERİN” başlığı altında; “NOT: Bir internet sitesinde, aşağıdaki, Uzun Mehmet aleyhinde olan yazı ve röportaj paylaşılmış ve bu paylaşıma da yorumlar yapılmıştır: 1-UZUN MEHMET EFSANESİ- Mustafa Armağan’ın yazısı 2-Necdet Sakaoğlu’nun Nokta Dergisindeki röportajı” şeklinde GİRİŞ yaptıktan sonra, yapılan 2 yorumu da paylaşmıştık. Fakat kitaba aldığımız bu yorumlarda “isim belirtmedik” ki isimler ölümsüzleşmesin. Çünkü yapılan tartışma ve yorumlar hoş değildi.

Yorumcunun biri - “ben Uzun Mehmet’in soyundanım, torunuyum, yazıklar olsun senin gibi tarih uzmanına. senin, saçmalıklarla dolu yazına bakılırsa; benim ve akrabalarımın hiç yaşamıyor olması gerekir. ben kdz. ereğli''nin yerlisiyim ve o yalanladığın UZUN MEHMET''in soyundanım. büyüklerim, senin yalanladığın o büyük kişiyi bana küçüklüğümden beri anlatırlardı. hatta dedemin büyükleri UZUN MEHMET''in soyundan oldukları için; CUMHURİYETİMİZİN ilk yıllarına kadar maaş ve kömür yardımı almışlardır” “nerelisin; neye hizmet ederek bu yazıyı yazdın bilmiyorum ama; keşke eski belgeleri araştırdığın kadar ereğli halkı içinden de araştırma yapsaydın” diyordu;

Yorumcunun diğeri de “Uzun Mehmet ile ilgili anlatılacak çok şey var ama siz ve sizin gibiler bilmedikleri konulara mutlaka düşman gözü ile bakarlar. Uzun Mehmet hikayesini yorumlayan ayrı bir makaleyi sizinle kısa bir süre sonra paylaşacağım” . “..onun ailesinden olduğunuzu iddia ediyorsunuz, bana bu konuda somut belgeler gönderirseniz…” “amacım sahte kahramanları halka sunulan masalları ortaya çıkarmak” .. “son olarak şunu söyleyeyim Uzun Mehmet; Fehmi İmer, Sina Çıladır ve Tahir KARAUĞUZ tarafından Zonguldak Halkevi tarafından masa başında oluşturulan Osmanlı saltanatını kötülemek yeni bir Türk devleti vatandaşı modeli oluşturmak için kullanılan bir idoldür” “Madem ki Ereğliyi biliyorsunuz Kestaneci köyünden Köseağzına niye gitsin bu adam” “o dönemde bir osmanlı donanması ve buharlı gemilerimiz yok maalesef.. 1827 yılında donanmamız Navarin ''de yakılmış size daha bir çok şey yazabilirim” .. Yani görüldüğü üzere, “UZUN MEHMET MASALDIR” tezi için “çok şey yazabilirim” ifadesi kullanılmış.

Fakat gördük ki (ikinci yorumu ben yazdım diyen) EREĞLİ TARİH DOĞA DERNEĞİ BAŞKANI ÖZÇAKIR (aynı blog adresinden) hala aynı konumda olduğu anlamına gelen başka bir yazı yazdı. (Bu yazımızın yazılma sebebi de budur). 30.01.2016 tarihli o yazısında (yazıdan yeni haberdar edildim) Özçakır konuyla ilgili olarak şu ifadeleri bile kaleme almış:

-“23 Ağustos 2007 Perşembe günü yaptığım bir paylaşım 8 sene sonra beni baya popüler hale getirdi.(!) UZUN MEHMET HAYAL Mİ? GERÇEK Mİ? SİZ KARAR VERİN başlığı altında SAKAOĞLU ve ARMAĞAN’ın Uzun Mehmet ile görüşlerini paylaşmıştım.BAKINIZ: http://kdzereglifutbol.blogspot.com.tr/2007/08/uzun-mehmet-hayal-mi-gerek-mi-siz-karar.html”

- “..25 Aralık 2008 tarihinde yorumu gören bendeniz önce şaşırıp afallamakla beraber kızgınlıkla bu DENSİZE kendimce ağzının payını veriyorum..”

Görüldüğü üzere “ben Uzun Mehmet’in torunuyum, böyle bir yazıyı nasıl paylaşırsınız şeklinde tepkisini ortaya koyan yorumcunun ifadeleri için “densiz” yakıştırması yapılmış. Hem, Sakaoğlu ve Armağan’ların görüşlerini paylaştım diyeceksiniz, hem o ailenin torunlarına bugün densiz diyeceksiniz, hem o ailenin torunuyum diyenlere “iddia ediyorlar” diyeceksiniz. Oluyor mu böyle…

KESTANECİLER UZUN MEHMET TORUNU İDDİASINDA MILAR?  Sayın Özçakır şahsımızı da hedef alarak devam ediyor yazısına: “Çok uzun süre UZUN MEHMET ile ilgili çalışmalarım var’ diyerek yazar ÇETİN bu kez Kestaneci Mahallesini mesken ediniyor. Bol nutuk ve ajitasyon ile UZUN MEHMET TORUNU İDDİASINDA OLAN MAHALLELİYİ ve bunu MİLLİ BİR DAVA SANAN MAHALLE MUHTARINI, yanına bir gazeteciyi de alıp yine başlıyor bir şov kampanyasına” ifadelerini kullanıyor. Yani bizim UZUN MEHMET adına olan çabalarımızı böyle yorumlarken, Kestanecililere “Uzun Mehmet torunu iddiasındalar” diyor ve Mahalle Muhtarını da “Uzun Mehmet konusunu Milli Dava sandığı” ifadesiyle tenkit ediyor. E peki, Muhtarın kendi mahallesinin önemli bir kişisini sahiplenmesinden neden rahatsızlık duyuyorsunuz ki?. Aslında bu tenkitlerin en güzel cevabı; EREĞLİ BELEDİYESİNİN KESTANECİ’DEKİ ÖNEMLİ PROJESİ değil midir?.

-“Benim sildiğim yorumları kitabına konu ederek dünya kitap tarihine en ilginç örneklerden birini sunuyor. Beni ölümsüzleştirdiği için teşekkür ederim” ifadesiyle “O yorumlar bize ait” diyen Sayın Özçakır, Kestaneci’deki insanlara “Uzun Mehmet torunu iddiasında”lar diyerek ve devletin törenlerle her yıl andığı bir kişi için (Mahalle Muhtarına yönelik olarak) “bunu milli bir dava sanan mahalle muhtarı” diyerek, EREĞLİLİLERE ait tarihi gerçeklere yönelik İTHAM DUYGULARI TAŞIYAN BU İFADELER nasıl kabul edilebilir bilmiyorum. Pes artık..

Yukarıdaki ifadeler, şahsıma, Ereğli Hakimiyet’teki bir habere (BELGECİ rumuzuyla) yapılan şu yorumu hatırlattı: BELGECİ diyor ki; “..VELHASIL ŞUNU DEMEK İSTİYORUM. ANLADIĞIM KADARI İLE KESTANECİ KÖYÜ''NDE UZUN MEHMETOĞLU ADIYLA LAKAPLAR VAR. İŞTE UZUN MEHMET''İN AİLESİ DENİLEREK TARİHİ BİR KİŞİ VE KONU SAVUNULAMAZ. BENİM ŞAHSİ KANAATİM BU KONUNUN FAZLA İRDELENMEMESİ. İLLAKİ TARTIŞMA KONUSU OLACAKSA ORTAYA ARŞİV BELGESİNİ KOYARSIN. ÖYLE SÜLALE LAKABI İLE BU İŞ OLMAZ. KESTANECİ KÖYÜNÜN MUHTARI İLE DE OLMAZ. BELGE İLE OLUR. BELGE VAR MI BELGE..! 24-8-2015”

E zaten biz de UZUN MEHMET adlı kitabımızda bu durumu belgelerle ortaya koymuştuk.

HIRSLI VE İLGİNÇ BİR KARAKTER:
Ayrıca Sayın Başkanın her daim (sosyal medya yoluyla) şahsımızı hedef alan ifadelerinin sonuncusunda “değerli dostlar facebook veya blog yorumlarınıza dikkat edin, HIRSLI VE İLGİNÇ BİR KARAKTER size kızıp kitap bile basabilir” diye (güya uyarıda bulunarak) facebook ve blogundaki hakeratamiz ifadelerine bir yenisini daha eklemesi, artık “öğrenilmiş çaresizliğimiz” oldu..

HALDUN ÖZÇAKIR:
Yazımızın yukarısında da görüldüğü gibi, UZUN MEHMET üzerine özellikle Ereğli yerel medyasının arşivinin de iyi tetkik edilmesi yerinde olacaktır. Bu anlamda 6 Haziran 1961 tarihli Şirin Ereğli Gazetesinde bir yazısı bulunan HALDUN ÖZÇAKIR şu ifadeleri paylaşmaktadır:
“Uzun Mehmet’ten önce ehemmiyetsiz bir yer olan Zonguldak, MEHMET’in ardınca yabancıların, Fransızların iktisaden eline geçtiği malumdur”.. Bu yazının, Saim Ali Dilemre’nin 1943 tarihli yazısından iktibas edilerek gazetede paylaşıldığı belirtilmiştir.

“UZUN MEHMET’İ YOK SAYAN KİTAP”: 
Yakın bir zamanda çıkan “Bolu ve Kastamonu Salnamelerinde EREĞLİ” adlı kitaba dair (08.03.2016 tarihli) yazımızdaki şu tenkitlerimizi hatırlayabiliriz:   Yeni çıkan ilgili kitapta 30-40 sayfa kadar yer tutan EREĞLİ MADEN-İ HÜMAYUNU sayfalarında maalesef UZUN MEHMET adlı bir Ereğlili yok. Kömürün keşfi ve Ereğlili kaşif yok. Bir Üniversite Hocamızın 2005 yılında yazmış olduğu bir makaleyi bu kitapta ‘paylaşarak’ “kömürün bulunuşu ile ilgili muhtelif rivayetler vardır” (sayfa-87) cümlesi ile o rivayetlere yönelik olarak ortaya koyduğumuz bir çok belgeyi de (yani Uzun Mehmet kişisini de) yok saymaya çalışıyorlar. Bu EREĞLİLİ-ZONGULDAKLI araştırmacıları ve onların kitaplarını, okuyucularının takdirine bırakıyorum. (BAKINIZ: http://www.ereglihakimiyet.com/yazarlar.asp?id=1724)

 

            ****

DERNEK ÜYELİĞİMİZ:

8 Mart 2016’da yazdığımız yazıda şu ifadelerimiz bulunmaktadır: “ÜYESİ OLDUĞUM DERNEKTEKİ, DERNEK ÜYELİĞİMİ BAŞKANIN TAKDİRİNE SUNUYORUM:

Ereğli Tarih Doğa Derneği, Ereğli’nin en tarihi öneme haiz derneklerinden biridir. Benim, son on yılda yaptığım çalışmalar sonrasında bir arkadaşımızın talebi doğrultusunda derneğe üye olmam sağlandı. Bu durumu Başkan, bir yorumunda da (şahsıma kızan bir üslupla) belirtmişti. Ben de ilk defa belirtiyorum ki “benim Ereğli’de verdiğim mücadele olan ORHAN GAZİ ve UZUN MEHMET kişilerini yok sayan yani EREĞLİ’NİN GERÇEK TARİHİNİ YOK SAYAN bir tarihçinin başkanlığındaki bu dernek, hiçbir kitap ve yazıma dair “tebrik ve teşekkür edici” yaklaşım içine girememiştir. Derneğin facebook adresinde de araştırma ve yazılarım hep görmezden gelinmiştir. En son FOTOĞRAFLARLA EREĞLİ-SÖZLÜ TARİH ÇALIŞMASI kitabı için ve Kemal Anadol’un FİLMİ GERİYE SARINCA kitabı için ve son olarak da Sadun Duran’ın kitabı için “söyleşi ve imza” programları düzenleyen bu dernek ve yönetimi; şahsımızca hazırlanan “UZUN MEHMET” adlı kitabı da görmezden gelmiştir. Sonuç olarak; bizi ve çalışmalarımızı yok sayan (üyeleri ile beraber bir kez kahvaltıya ve bir kez Safranbolu gezisine dahil olduğum) bu DERNEKTEKİ ÜYELİĞİMİN DE YOK SAYILMASI yerinde olacaktır” ifadelerini kullanmıştık.

BENİM İÇİN ARTI DEĞİLDİ, EKSİKLİK HİÇ SAYILMAZ:
Bu güne kadar hiçbir yere üyelik başvurusunda bulunmayan şahsımın, Recep Samuncu’nun isteği üzerine bu derneğe üye olma işlemi yaptığımın bilinmesini isterim. Dernek üyeliği ile hiçbir plan ve düşüncem yoktu ama içinde bulunduğum faaliyetler, derneğin faaliyet alanı içinde idi. Fakat üyeliğimiz sadece evrakta kaldı. Gerek başkan gerekse de biç bir üye ile bir defa bile Ereğli tarihi kültürü odaklı çalışma ve sohbetimiz olmadı. Bu ortam hiçbir zaman talep edilmedi ya da sağlanmadı. İtiraf etmem gerekirse, bir dernek üyeliğine ilk defa imza atan şahsımda şu soru oluştu:
Birliği beraberliği-toplantısı – çeşitli istişareleri olmayan bu ve benzeri dernekler ne iş yapıyorlar. Yüzlerce üyeleri olduğu belirtilen dernekler, yeni dönem başkan seçimlerinde neden belirli sayıda üyesini toplayamazlar..

DERNEK ÜYELİĞİMİN İPTALİ:
Bir arkadaşımız isteği üzerine, yaklaşık 3 yıl önce üyesi olmamı sağlayan evrak işlemlerimin yapıldığı dernek olan Ereğli Tarih Doğa Derneğinden istifamın gerekçelerine dair şöylece açıklama yapabilirim:

EREĞLİ Tarihine - Kültürüne ne kadar hizmet ettiğim ortadadır. Yaklaşık son 10 yıldır EREĞLİ’mizin yerel tarihi - kültürü üzerine araştırmalar ve çalışmalar sürdürdüğümü bilenleriniz biliyor. Hazırladığım yazı ve kitap çalışmalarımla, EREĞLİ adına nasıl bir emek zaman ve maddiyat harcadığım aşikardır. Fakat emeklerim hep yok say(dır)ılmıştır. Emeğimi zayi edenler ise cahil insanlar değil maalesef mürekkep yalamış diye tabir edilen okumuş yazmış ve hatta Üniversitelerden mezuniyetler kazanmış kişilerdir. Yani kamuoyunda tartışıyor durumunda olduğumuz insanlar, üniversite eğitimi almış insanlar. İşte bu beni daha çok üzüyor.

Dernek Başkanı Gürdal Özçakır’ın her çalışmamız sonrasında bizi hedef alan art niyetli açıklamaları, benim asla kabul etmeyeceğim üslup (suzluk) idi. Zaten kendisi, kitap da yazsam makale de yazsam hiç biri için olumlu tek bir kelime maalesef yazamamıştır. Yani yaptığım araştırmalarda ve yazılarımda hiçbir olumlu bilgi bulamamıştır, bul(a)mayacaktır da..

Sonuç olarak:
EREĞLİ’yi Türk İslam diyarı yapan ORHAN GAZİ VE ESERLERİNİ YOK SAYAN; UZUN MEHMET’E SAHTE KAHRAMAN - MASAL DİYE YAZAN VE AİLE FERTLERİNİ ÜZEN SAYIN ÖZÇAKIR’IN BAŞKANLIĞINI YAPTIĞI, Ereğli Tarih Doğa Derneğinden; Sadece kağıt üzerinde kalan, şahsıma ve üyesi olduğum kuruluşa hiçbir artısı olmayan, belki bir katkımız istenir düşüncesiyle imzaladığımız dernek üyeliğimin iptali talebimizi, kamuoyu önünde (dernek yönetimine) sunmuş bulunuyorum. Böylelikle, (Ereğli yerel tarihine katkı sağlama azminde olan biri olarak) Üyesi olduğum tek STK olan Ereğli Tarih Doğa Derneği Üyeliğimden istifa ettiğimi kamuoyuna paylaşmış bulunuyorum.

 


26.4.2016 10:29:12

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...