Ana içeriğe atla

SON TANIK ‘KALMAZ’ KONUŞTU: “ATATÜRK’ÜN TABUTUNU TAŞIDIM”

 Sarayburnu''ndan Zafer Torpidosu''na alınan Ata''nın naaşı, İzmit’e gitmek üzere Yavuz Zırhlısı''na nakledildi.

Büyükada açıklarına kadar, donanma ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi İzmit''e getirdi.

NOT: Şaban Kalmaz’a “öndeki asker sana benziyor, sen bu tabutun neresindesin” diye sorduğumuzda “o günkü zamanı tam olarak hatırlayamıyorum ama benziyor, olabilir” dedi.

SON TANIK ‘KALMAZ’: “ATATÜRK’ÜN TABUTUNU TAŞIDIM”
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK, 10 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayında vefat etti.
ATATÜRK’ün Naaşı, 19 Kasım 1938 cumartesi sabahı 8:30’da Dolmabahçe’den törenle hareket edilip, Kabataş-Tophane-Köprü-Salkımsöğüt ve Gülhane Parkı yolu üzerinden Sarayburnu’na getirilir. Oradan da YAVUZ’a nakledilmek üzere, ZAFER MUHRİBİ’ne verilir.. Yavuz Gemisi, Haydarpaşa’dan İzmit’e doğru hareket ettirilir…

ATATÜRK’ün cenaze töreninde asker olarak görev yapan ve tabutu sırtında taşıyan insanlardan biri olan Şaban KALMAZ, Kdz Ereğli Ortacı Köyü-Burunören Mahallesinde ikamet ediyor. Babası 1914’te savaşa giden Şaban dede, bugün 101 yaşında..

İşte, Şaban Kalmaz ile gerçekleştirilen röportaj:

“BABAMI TANIMIYORUM”

Ş.K-Ereğli-Ortacı Köyündenim. Nüfusta 1333 yani 1917 doğumluyum.. Bu tarih nüfusa yazıldığım tarih. Kelosmanoğullarındanım.. Dedemin adı Emin’miş. Babam Osman’ı hiç görmedim-tanımıyorum, çünkü seferberlik döneminde yaşamış, savaşa götürmüşler. Çanakkale’ye mi gitti nereye gitti bilmiyorum.

RECEP ÇETİN: Yaptığımız araştırmada, köy ihtiyar heyetinin beyanınca, Osman için 1916’da ölüm tarihi verilmiş.. Bu durumda Şaban dede, -1915 ya da 1916 doğumlu olmalı (yani asıl yaşı: 99 ya da 100)… Baba Osman o yıllardaki bir savaş cephesinde şehit olarak kalmıştır. Bu konuda yaptığımız bir araştırmada Musul’da şehit kaldığını tespit ettik.…

Ş.K-Askere gitmeden önce madenlerimizi işleten İtalyanların emrinde çalışmıştım. İtalyan döneminde çalışıp halen yaşayan son kişiyim. Sonra mükellef döneminde de çalıştım.

Ş.K-Gâvurlar köyü basmışlar, Türk vatandaşlarımızı kazıklara oturtmuşlar, işkence yapmışlar.

Ş.K-15 Nisan 1938’de askere gittim. Kasımpaşa’da 3 ay acemilik yaptı ve sonra Gölcük’te bulunan Yavuz Gemisinde toplam 48 ay askerlik yaptım. 1942’de döndüm.

Ş.K-Evet.. Askerde bana komutanlık yapan şu isimleri hatırlıyorum. Yüzbaşı Fuat Bey, Başçavuş İsmet Başgedikli ve Ereğlili olduğunu öğrendiğimiz Sadettin…

Yavuz’da görev yaparken bir gün komutanlarımız geldi, “Atamız vefat etti” dediler. “Biz Dolmabahçe’ye gidip, naaşı alacağız İzmit’e getireceğiz ve Ankara’ya göndereceğiz” dediler. “Bir sabah erkenden çıktık ve Dolmabahçe’ye gittik. Halk sokaklara yığılmıştı. Biz naaşı aldık ve gemiye naklettik. Geminin arka tarafında yolculuk boyunca, tabut başında nöbet tuttuk.

Ş.K-Olağanüstü bir gündü. Tüm dünya devletlerinden uçaklar ve gemiler vardı. Yavuz’un üstünde-çevresinde seyir halindeydiler.

Yavuz’da 10 Bölük asker vardı. 4 Bölük güvertedeydi. Diğerleri, makine-bando vb askeri gruplardı. Ben gemide topçu askeri idim.

O gün gemide sivil yoktu. Kadın da yoktu. Ailesinden kimse var mıydı bilmiyorum. Naaşı; Dolmabahçe’den Hamidiye-Kadıköyü kanalıyla Yavuz gemisine naklettik. Yolculuk esnasında Bando marş çalıyordu. Asker selam duruyordu.

İzmit’e gelindiğinde Naaşı Ankara’ya gönderilmek üzere trene verdik. Sonrasında hiçbir şey bilmiyorum. Ama daha sonra 3 defa Çankaya’ya ziyarete gittim. Onun yaptıklarını-yaşadıklarını görmek için gittim.

Atatürk’ün cenaze töreninde bulunup da günümüzde yaşayan son tanık ben olabilirim. Zaten beni ziyarete gelen üst düzey komutanlar oldu. Hatta bana o günkü fotoğrafları gösterdiler ama kendimi çıkaramadım. Bir Tümamiral (herhalde Sadi Paşa idi) ve bir Albay ziyaretime geldi. Biri sağımda diğeri solumda oturdular. Bana çok yakınlık gösterdiler. Eşleri, adeta elimi-ayağımı öptüler.

 

Ş.K-186 metre ve 7 katlıydı. 

“ATATÜRK: YAVUZ’A BENİM ÖLÜM BASSIN” DEDİ Mİ?

Ş.K-Duyduğumuz bir söylenti veya vasiyet olduğu iddiası var. Güya Atatürk sağlığında o gemiye binmemiş ya da gemiye yönelik bir tepkisi varmış. Neler yaşandı daha önce bilmiyoruz. Ama güya Atatürk bir gün “o gemiye ancak benim ölüm basar” demiş… Cenazesi de bu nedenle o gemiyle taşınmış olabilir..

Zaten Atatürk bu gemiye çok kafa yormuş. 1.Dünya Savaşında ne yaptığını bilmek lazım geminin. Çanakkale’de batırılan birçok Türk gemileri var…

“YAVUZ GEMİSİ: Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşında önce tarafsız kaldı. İngiliz ve Fransızlara o günkü şartlarda güven yoktu. İttihat Terakki yönetiminden olan Enver Paşa, Almanya’nın yanında savaşa girmek istiyordu. Ve Türk-Alman ittifakı imzalanmıştı. Almanya Osmanlı’yı savaşa dahil etmeye uğraşıyordu. O sırada da Akdeniz’de iki Alman gemisi bulunuyordu: GOEBEN VE BRESLAU.. Bu gemiler İngiliz donanmasından kaçıp Osmanlı’ya sığınmışlardı. Osmanlı da güya tarafsız olduğunu göstermek istiyormuş gibi, bu gemileri Almanya’dan satın aldığını açıkladı. GOEBEN:YAVUZ oldu..
Breslau:Midilli.. Sonra bu gemiler Karadeniz’e açılıp Rus limanlarını topa tuttu.. Osmanlı da böylece 1. Dünya Savaşının tarafı oldu.(16.11.1914).   Beraberindeki Almanya ile, büyük bir savaşa girip yenilgiyle çıkan Osmanlı devleti çökmüş, savaşa girmemize neden olan Yavuz Gemisi 70’li yıllarda hurdaya verilip preslenmiştir….

Geçmiş dönem devlet başkanlarımız hakkında neler söyleyebilirsin?

Ş.K- O günlerde Halk Partili idim.. İnönü’yü birkaç kez gördüm.. İnönü, kısa ve kırbaş bir adamdı. Hatta askerdeyken, Benim bulunduğum geminin yanından geçmişti. Akıllı bir adamdı o.. Ama halkı tarafından sevilen Menderes’in ölümünü “Bayar-İnönü-Türkeş’e sormak lazım”…

Ş.K- Mareşal Fevzi Çakmak Paşa, Atatürk döneminde Genel Kurmay Başkanlığı yapmış büyük komutan ve halkın sevgisini kazanmış bir insan…

Bir gün “Mareşal gemiye-teftişe gelecek” dediler. 2-3 gün bekledik ama gelmedi. Başka bir gün Büyükçekmece’de idik, orada bekler dururken, baktım ki ileride sivil giyimli, cüsseli-yakışıklı biri göründü, gemimize bindi... Rütbesini-terfisini görememiştim. Fakat; Mareşal olduğunu anladım. Beni fark etmeden yanımdan geçti.

Ben: “Mareşalım, komutanlarıma haber vereyim” dedim. “Hayır” dedi.. “Mareşalım amiral motoruna haber vereyim” dedim, “olmaz” dedi. “Amiral motoru da, komutan motoru da var, benimki yük motoru” dedim. “Çalıştır oğlum motoru” dedi.. Yanıma oturdu ama terliyorum. Ben gemimiz giderken çevredeki diğer gemilere çaktırmadan haber vermek için işaretler yapıyordum. Uyarıyordum. Çaktırmadan “Mareşal bizim gemide” diyordum. Ama gemiye fors takılmadığı için-aniden bindiği için, diğer asker ve komutanlar anlayamıyorlardı. Elle işaret yapmamı (uyarı) da istemedi. Neyse askerleri yemekte ziyarete geçti. Yüzbaşı bir gördü “anacuum” dedi. “Neden haber vermedin” dedi.. Yemekte, bazı arkadaşların yemeğinden aldı ve şikayetlerimizi sordu. “Onunla konuştun mu” dedim Şaban Dedeye, bana kızdı, “olur mu ya, ne münasebet, ben koca komutanla nasıl konuşabilirim ki, o bana bir soru sormayınca ben bir şey diyemem ki” dedi..

ŞABAN DEDE ŞEHİT ÇOCUĞU ÇIKTI:
“babam seferberliğe gitmiş onu ben hiç görmedim” diyen Şaban Dedenin babası hakkında Milli Savunma Bakanlığı arşivlerinde yaptığımız araştırmalarda babasının şehit olduğunu tespit ettik. Arşiv belgelerinde Ereğli-Ortacı Köyünden Şaban Kalmaz’ın babası Osman Kalmaz’ın; 1914’te Irak Cephesi''nde, Musul’da Musul Hastanesinde (17 Ağustos 1331-1915’te) kangren’den şehit düşüğü ifadesi yer alıyor. Künye Kayıt Belgesi''ne göre ise Osman Kalmaz’ın 1330 yılında (1914) 242. kura 7. Alay askeri olarak gidip, ''Harb-i Umumi’de Gaib'' olduğu, 1.Dünya Savaşı''nda, savaş kaybı-şehidi olduğunu tespit edildi" notu yazıyor.

Sarayburnu''ndan Zafer Torpidosu''na alınan Ata''nın naaşı, İzmit’e gitmek üzere Yavuz Zırhlısı''na nakledildi. Yavuz Zırhlısı tören boyunca top atışlarına devam etti.
Hava Kuvvetleri uçakları Yavuz Zırhlısının üzerinden saygı geçişleri yaptı.



11.11.2015 17:00:28

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...