Ana içeriğe atla

KARAKAVUZ, GÜMELİ VE EREĞLİ’YE GÖÇLER

 Yaptığımız araştırmalara göre EREĞLİ’ye ilk göçler; 1820’li yıllarda kömürün bulunması sonrasında, “Konya-Kayseri gibi vilayetlerden” gelen Rum - Ermeni göçleri olmuştur. Bu Rumların, Lozan-İsviçre''de 30 OCAK 1923’te imzalanan Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Anlaşması sonrasında Ereğli’yi terk ettikleri belirtilmektedir.

“Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası EREĞLİ” adındaki kitabında Mübeccel Kıray, Ereğli’ye olan göçleri değerlendirirken şu ifadeleri kaleme almış:

“…Devrek şosesinin üzerinde köyden genişçe bir grup olarak göçen Gümelilerin yerleştiği görülmektedir… Gümeliler, kütle halinde göçmüş bir göçmen grubu da sayılabilir. Bunlar 80 yıl kadar önce, Ordu civarından Ereğli’nin dağ köylerinden biri olan Gümeli’ye göç etmişler, sonra da buradan giderek Ereğli’ye inip yerleşmeye başlamışlardır. İçlerinden ilk gelen, küçük bir devlet memuru olarak işe başlamış ve bugün şef durumuna yükselmiştir. Bu arada Gümeli ile ilişkisini kesmemiş, gelmek isteyenleri özendirmiş, isteklendirmiş, onların yer-yurt edinmelerini sağlamış ve her birini genellikle devlet dairelerine –hademe, odacı, müstahdem- olarak yerleştirmiştir. 
Gümeliler kasabanın dışı sayılan Devrek şosesi üzerinde toplu olarak otururlar. Bugün burası Gümeliler Mahallesi diye anılmaktadır. …. Kalifiye işçi olamayan, esnaflık yapmak için sermayesi bulunmayan kimselerin Ereğli’de yapabilecekleri en iyi- en makbul iş, devlet dairelerinde müstahdemlik ve küçük memurluktur. Bu mevkilerin hemen hepsini Gümeliler doldurmaktadır.  Kimse onlarla rekabet edememektedir. .. Her şeye rağmen, bu grubun (Gümelilerin) becerikliliği ve çalışkanlığı her zaman övülmektedir.-(sayfa 52)..




KIRAY adı geçen kitabını 1962’de hazırlamış olup, tahminen Ereğli merkezde yaşayan Gümelileri konu edinmiştir. Ama unutulmaması gereken diğer husus; Ordu’dan Gümeli’ye göç eden bu grubun, daha sonra (1924 sonrası), Karakavuz’a yerleşmiş olmalarıdır.. Çünkü Karakavuz’daki Rumlar, yöreyi terk edince köy boşalmış, giden Rumların yerine Gümeli’den göçler olmuştur. Zaten Gümeli’ye olan ilk etaptaki Türk göçleri, yörede yaşayan Rumlar kanalıyla olmuştur.

Yaptığımız röportajların birinde, (1920 öncesi) Karakavuz civarındaki her iki ayrı (Türk-Rum) nüfusun, Ordu’dan göçmüş olduğu bilgisini de edinmiştik. Bu bilgiye göre, (nüfus mübadelesi ile) giden Rumlardan bazı ailelerin de Ordu civarından bölgemize gelmiş olabilecekleri ve bu Rumların etkisi ile Ordu’daki yakın çevresindeki Türk ailelerden bazılarının Ereğli’ye göçe teşvik edilmiş olabileceği bilgisini almıştık. (Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Anadolu coğrafyasında, Türk Müslüman ailelerle gayri Müslim ailelerin yakın ilişkiler kurdukları bilinmektedir.)

Fakat zannımız; Karakavuz’a sonradan göç ederek gelen Rumlardan önce, yöre ve civarında, az da olsa Rum nüfusun olması yönündedir ki Karakavuz bölgesine göçün bir sebebi olsun… Ereğli’ye gelen Rumların, maden ocaklarında aktif şirketler işlettikleri ve Ereğli’de ticarete ve paraya yön verdikleri de belirtilmektedir.

Cevat Kenanoğlu’nun, “Zamanda Yolculuk, Üç Köyün Hikâyesi”  adını verdiği kitabını tanıtırken belirttiği şu ifadeleri de iktibas edelim:

“GÜMELİ’YE GÖÇ 1893 YILINDA BAŞLADI-
"Bizim atalarımızın Ordu’dan çıkıp buraya gelmesi sadece bir tesadüf değil. Yaşadıkları Ordu bölgesinde özellikle birçok etkenler var. O etkenlerden bir tanesi yoksulluk. Bir de 1893 harbinin vermiş olduğu bir kıtlık dönemi var. Ağalık baskısı var. Siyasal boyutu olduğu gibi inançsal boyutu da var. 1840 yılında yaptıkları araştırma sonrasında Karakavuz köyünü tespit ederler. 
Orman kesim işlerinde Karakavuz Köyündeki Rumlar başta olmak üzere Ordu’da yaşayan Rumlarla da istişare içine girmişler. Yapılan görüşmelerin ardından bekar olan ilk kafile Karakavuz Köyüne gelerek orman işlerinde çalışmaya başlamışlar. Belirli zaman sonra geri dönüp yeniden gelmişler. 
Ancak 1890´lı yıllarda göç tamamen başlamış. İlk gelen 5 kişilik aile, Gümeli’de en yüksek tepeye yerleşmiş. 1893 yılından 1960´lı yıllara kadar göç devam etmiş. Gümeli, Akköy ve Karakavuz Köyleri yaşanan göç sonrasında kurulan köyler olmuş”..

Osmanlı Arşivlerinde yöremize olan bu göçler hakkında fazlaca belge bulunabilmektedir. Bu konuda tespit ettiğimiz ilk belge Hicri 1306-Miladi 1890 yılına aittir. O belgedeki ifade şöyledir: 
“Ereğli''ye hicret eden Ordu Kazası ahalisinin iskan edilmeleri talepleri”..
Ereğli’ye olan en büyük göç grubu; yapımında Ormanlılı bir Milletvekili olan Suat Başol’un da katkısı olan ERDEMİR Fabrikalarının kurulmuş olmasından sonra gelmiştir. 1960 yılı nüfus sayımında Ereğli nüfusu 8.000 iken, 1965’te nüfus olağanüstü artarak 18.000 olmuştur. Ereğli’ye olan bu göçler, Trabzon-Gümüşhane-Ordu-Rize-Kars-Düzce-Karabük-Zonguldak gibi birçok vilayetimizden olmuştur.

Bugün ŞIHLARKIRMASI (Fındıklı) olarak bilinen köyümüz de Trabzon-Vakfıkebir’den göç etmiş olan ailelerden oluşmaktadır.

BİR ANIMIZ: 
Ticaret ve para deyince (aklımıza gelen) bir anımızı paylaşmak istedim: “Bir gün Ereğli’de arkadaş grubumuzla sohbet ederken, arkadaşımızın biri, “yaa hocam” “Ereğli’ye gelen-giden Rumlar da süper zenginlikler edinmiş, Ereğli’nin yerli halkı ticareti ve parayı fazlaca önemsemezken, o Rumlar Ereğli’de ticareti-parayı yönlendirmiş ve yerli halka göre fazlaca zenginliklere ulaşmışlar” ..

“Yine, 1960 sonrasında iç göçle Ereğli’ye gelen vatandaşlarımız da ilk geldiklerinde hiçbir şeyleri yokken, son yıllarda edindikleri varlıkları gayet fazladır. Çalışmışlar edinmişlerdir. Bu durumu neye bağlıyorsunuz hocam” şeklinde bir soruya muhatap olmuştum.

Durum gerçekten böyle mi bilmiyorum. Ama ben bu soruya şu cevabı vermiştim: 
ERDEMİR kurulduğunda işçi ihtiyacı doğmuş. Köylere haber salınmış. Gelin çalışın denilmiş. Ama köylüler ilk defa büyük bir fabrika ile karşılaşmış. Bir tedirginlik de oluşmuş. Erdemir’de çalışmaya önem verilmemiş. Hatta gidip çalışmak isteyen kişilere de, yaa oğlum tarlaları kim sürecek, hayvanlara kim bakacak, fındıkları kim toplayacak, bizim malımız mülkümüz sana yeter gibi şeyler söyleyerek fabrikaya işçi olarak gitmenin önüne geçilmiş. 
Derken, yerli halkın kayıtsız kalması sonrasında, Ereğli’ye diğer vilayetlerden işçi göçü gelmeye başlamış. 8.000 olan nüfus bir anda 18.000 olmuş. Ama kazın ayağı hiç göründüğü gibi olmamış ve Erdemir’de çalışan işçiler güzel maaşlar almaya başlayınca, ‘Erdemir’e biz neden giremiyoruz’ diye şikayetler başlamış” dedim. O arkadaş da “Tamam da hocam, göç ile gelen vatandaşlarımızın ekonomik durumları yerli halkın durumlarını geçmiş gibi görünüyor, Ereğlililerin bu konuda özeleştiri yapmaları gerekmiyor mu” şeklinde yeni bir soru sorunca da ona şu karşılığı vermiştim:

“Kaybedecek fazla bir şeyleri olmayanların ve deplasmanda oynayanların, daha hızlı daha istekli hareket edecekleri-çalışacakları ve kazanmaya daha istekli olacakları gözden uzak tutulmamalıdır”..



21.7.2015 12:27:05

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...