Ana içeriğe atla

(بندركلى-BENDEREĞLİ VE CİHANNÜMA)

 “ATLAS”TAN, “CİHANNÜMA”YA EKLENMİŞ, EREĞLİ GEZİ NOTLARI:

  Bir önceki yüzyılın, kasabayı köyleşmeye götüren kötü hatıralarının 18.yy''daki kısıtlı gelişmeyle unutulduğu tahmin edilmektedir. Çünkü, 1720’li yıllarda, yetiştiği Kastamonu-Zonguldak çevresinde dikkate değer incelemeler ve gözlemler yaptıktan sonra edindiği bilgileri, Katip Çelebi’nin Cihannüması''na ekleyerek yazan Uluslu İbrahim Hamdi Efendi (ölüm: Muhtemelen 1730’lardadır), gerek Amasra''da gerekse Bartın''da, gelişme olarak kabul edebileceğimiz bir takım faaliyetlerden söz etmektedir. Büyük bölümü Cihannüma''nın aynısı olan "Atlas" adlı eserinin Batı Karadeniz bölgesini, özellikle de Amasra, Bartın-Ulus, Eflani, Safranbolu, Devrek ve Ereğli''yi tanıtan son bolümü tamamen orijinal, gözlemlere ve yerel derlemelere dayalıdır.

ATLAS’TA BENDEREĞLİ HAKKINDAKİ BÖLÜM (ESKİ TÜRKÇE YAZIMI):

Samaku(ALAPLI) altmış üç derece beş dakika tul ve kırk bir derece yirmi beş dakika arzda Ereğli’ye tabi yirmi karyelü bir kazadır.

Benderekli nam-ı diğer Ereğli Karadeniz sahilinde Bolı(u) şimalinde öyle bir kal’adır ki tahminen devr-i seray-ı-hümyun-ı-cedid(Topkapı Sarayı) kadar olub taraf-ı-şarka derya kenarı ve yukaru Güney taraflarının ekser bedenleri harap olub ancak garb tarafına vaki iskele ve şehrine muttasıl olan kapusu heyet-i asliye üzere balater beden ve tabyalar ve kapunın üzerinde (Varak 315) iki adem şekli ayak üzere dururlar. Dahil-i bab-ı kal’ade bir mahalle ve Sultan Orhan Camii olub ve haric-i bab-ı kal’ade esvak-ı mamurasi ve kahveleri ve bir hammamı ve çeşmeleri ve iskele kurbinde müsafirine han odalarına bedel odalar ve köşkleri olub sükkanına günde birer pare icare ile virirler ve etmekçi furunı olmayub herkes hanesinde etmek tabh idüb çarşuda satarlar.

Çarşunun garb tarafında kefere vaktinde etrafı kargir divarlı limanı var imiş. Zamanla dolub harab olmuş. Elyevm anda debbağhane olub kal’anın harab divarı mukabilinde etrafdan taş dökme bir limanı vardır ve dahil-i kal’ade hin-i imaretinde olan bezastan ve dekakinin taşların yüzer adem yerinden kaldıramaz ve bazı kulelerinde bağçe idüb nerkis ve sair şükufe gars itmişler. Bir mertebe ki sa’ir diyarda öyle çiçek olmaz ve kal’a kapusunın haricinde bir kule zirvesinde Müfti hanesi(evi) olub safa bahş ferah-feza bir hanedir.

Hayli mamur bir kasaba olub pak dilfrib (gönül çelici genç kızları)  tazeleri vardır. Lakin ahalisinin bir mikdar taassubı vardır incir ve üzüm ve ceviz ve sa’ir meyvesi vefret üzere olub ahalisinin ekseri hılal(kürdan) ve kaşık yaparlar.

Kerestesi olub İstanbul’a götürürler ve kal’adan şark tarafında Karadeniz’e müşrif bir depede merhum Fatih Sultan Orhan’ın hacesi Seyyid Yaha-yı Şirvani Hazretlerinin evladından olub Seyyid Nasrullah Efendi Hazretlerinin merkad-i münevvereleri olub ba’zı bikes fukara kızları varub hüceratda sakine olub hizmet iderler (yoksul kızları odalarında kalarak temizlik ederler).

Bir göz yer vakıfdır ve anda Karadeniz boğazında olduğu gibi bir fener olub sefinelere hata gelmesün deyu gicelerde firuzan olunur. Avamünnas (halk) beyninde Hacı Baba Türbesi deyu ziyaret iderler. Sultan Orhan gelüb kal’a feth eylediklerinde ‘oğlum şu makamı bana ihsan eyle’ deyu rica etmişler. Ricasına müsaade buyurdukda ‘bu yeri niçün istersin’ deyu istintak ve anlar dahi toprağımız bunda olub yatsam gerekdir’ deyu buyurmakla Sultan merhuma rikkat gelmişdir.

Bir pak(temiz) ahalisi olub eyü metaların bez ve kereste ve meyvedir. Vilayetinde zina ve livata nadirdir meğer ki mütegallibeden bir yaramaz gelmiş buluna…

-Yukarıdaki bilgiler  Uluslu İbrahim Hamdi’nin ATLAS adlı eserinde bulunup, Katip Çelebi''nin CİHANNÜMA''sına da eklenerek yayınlanmıştır..

KATİP ÇELEBİ’NİN CİHANNÜMA’SINDA EREĞLİ

 “Ereğli’nin Kerestesi olub İstanbul''a götürürler ve kal''adan Şark tarafından Karadeniz'' e müsrif bir depede merhum Fatih Sultan Orhan''ın hacesi Seyyid Yahya-yı Şirvani hazretlerinin evladından olub Seyyid Nasrullah Efendi hazretlerinin merkad-i münevvereleri olub bazı bi-kes fukara kızları varub hüceratda sakine olub hizmet (yoksul kızları odalarında kalarak temizlik) ederler...

Kaynaklarda İstanbul doğumlu olduğu belirtilen KATİP ÇELEBİ, bir dönem Ereğli’ye bağlı olan Safranbolu’ya validesini ziyarete gelmiş, 1630’lardaki yöredeki gezi izlenimlerini, Ereğli de dahil olmak üzere yazmıştır. Dikkat çekilmesi gereken husus, Katip Çelebi’nin (annesinden hareketle) yöremizin bir evladı olarak kabul edilmesi ve yazdıklarının dikkate değer olmasıdır.

BENDEREĞLİ HAKKINDAKİ BÖLÜM (YENİ TÜRKÇE YAZIMI):

(بندركلى) “Bendereğli diğer adıyla Ereğli, Karadeniz sahilinde, Bolu kuzeyinde bir kaledir. Kalesi, Topkapı Surlarını andırmaktadır. Doğusu deniz kenarındadır. Kalenin güney tarafından bedenleri harap olmuştur. Ancak, batı tarafındaki iskeleye ve şehre bitişik gibi duran yüksek bir kapısı vardır. Kapının üzerinde ayakta iki insan şekli görünmektedir. Kalenin iç kapısı yanında kahveler, bir hamam, çeşmeler ve iskele yakınında misafirhaneye benzeyen han odaları ve köşkler vardır. Buralarda oturanlardan günde bir para kira bedeli alınmaktadır.

Şehirde ekmekçi fırını yoktur. Herkes kendi evinde ekmek pişirmekte ve çarşıda satmaktadır. Hristiyanlar zamanında çarşının batı tarafında etrafı kargir duvarlı bir liman varmış, zamanla harap olmuş. Burası şimdi debbağhanedir. Ayrıca kalenin harap duvarlarını paralel olarak dökme taştan bir liman görülmektedir.

İç kalede bir çarşı vardır. Bu çarşının dükkanlarının taşlarını yüz kişi yerinden kaldıramaz. Kalenin bazı kulelerinde çiçek bahçeleri vardır. Bahçelerdeki çiçeklere başka beldede rastlamak mümkün değildir.

Ereğli hayli ma’mur bir kasabadır. Alımlı kadınları vardır. Ancak halkı müteassıptır. İncir üzüm ve cevizi boldur. Kerestesi de vardır, İstanbul’a sevk edilmektedir. Halkı kaşık ve yelken yapımında ileri gitmiştir.

Kalenin doğu tarafında Karadeniz’e karşı bir tepede Fatih Sultan Orhan’ın hâcesi(hocası) Seyyid Yahya-yi Şirvani Hazretlerinin oğullarından Seyyid Nasrullah Hazretlerinin kabri vardır.

Buradaki vakıf hücreleri kimsesiz ve fakir kızlar* tarafından temizlenip düzenlenir. Burayı Hacı Baba Türbesi diye ziyaret ederler. Sultan Orhan gelip kaleyi fethettiği zaman, Nasrullah Efendi; “Oğlum bana ihsan et” diye rica etmişler, rica kabul edilmiş ve isteğin nedeni sorulunca, “bu toprakta yatmak istediğini” söylemiş…..

Ereğli halkı temizdir. İyi, işe yarar malları kereste ve meyvadır. Burada zina ve livata gayet azdır.

(Kaynak: KATİP ÇELEBİ-CİHANNÜMA)

Vakıf hücrelerinin fakir ve kimsesiz kızlar tarafından temizlenmesi konusu üzerinde, ‘Amasra’nın Üç Bin Yılı’ adlı eserinde Necdet Sakaoğlu, şu yorumlarda bulunur: “Hamdi Efendi’nin gezdiği Ereğli, kalesi-dalgakıranları-Roma dönemi kalıntıları-feneri ve Hacı Baba Türbesi ile dikkat çekiyor. Bu türbenin bitişiğindeki odalarda kızların barınması Müslümanlıkta pek rastlanılmayan bir davranış gibidir”.

-Sayın Sakaoğlu’nun bu yorumunu manidar bulduğumuzu belirtmeliyim. Bazı fakir kızlar tarafından,  vakıf hücrelerinde (Tekke odalarında), temizlik yapılmış olması, gerçekten Müslümanlıkta pek rastlanmayan bir davranış biçimi midir?! Fakir kızların, günümüzde cami temizliğinde bulun-uyor(acak) olmaları da aynı eleştiriye dahil midir acaba!?

(ركلىا ) EREĞLİ  (بندركلى) Benderek(ğ)li (Ereğli Limanı)

Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) tarafından (2013’te) hazırlanan CİHANNÜMA’nın 951.sayfasında, Katip Çelebi BENDEREKLİ’yi şu bilgilerle tanıtır:

“Karadeniz sahilinde ve Bolu’nun Kuzeyinde, 20 köyü olan bir kaledir. Kalesinin önünde limanı vardır. Etrafı çoğunlukta dağlık olup düzlükleri azdır. Suyu Çile Dağından gelir. Bu öyle bir nehirdir ki ancak kayıkla geçilir. Kuzeyinde bulunan Hacı Baba Mezarı ziyaret yeridir. En önemli metaı, kaliteli bezidir. Gelir sağladıkları mahsulü, kereste ve meyvedir”.       

BARTIN (ULUS)LI İBRAHİM HAMDİ KİM:
Yazar Yenal ÜNAL, ATLAS yazrını şu ifadeler ile tanıtır:

“Bartınlı İbrahim Hamdi Efendi’nin doğumu ve ölümüne ilişkin kesin bilgiler mevcut değildir. Hakkında sahip olunan bilgiler tümüyle eserinde bir vesile ile kendisiyle ilgili olarak verdiği malumata müstenittir. Bu bilgilere göre ailesi Ulus ilçesinin Küçük Endüz köyündendir. Atası Seyyid Süleyman, Ovayüzü bugünkü Ovacuma’nın Sarıoğlu köyünden Ulus topraklarına 1575-1610 tarihleri arasında Celali eşkıyalarının baskısı nedeniyle göç etmiştir.”

“Babası Seyyid Bayram Çelebi, Padişah II. Mustafa’nın (1695-1703) Rumeli seferlerinde bulunmuş ve Temeşvar Eyaleti’nde uzun süre tımarlı sipahi olarak görev yapmıştır. Bazı kaynaklarda Uluslu İbrahim Efendi olarak da geçen Bartınlı İbrahim Hamdi Efendi’nin babası Seyid Bayram Çelebi tımarlı sipahi olması hasebiyle ömrünün büyük bir bölümünü Rumeli diyarlarında geçirmiştir. Çocukluk dönemlerini Bartın coğrafyasında yaşadıktan sonra muhtemelen 15-16 yaşlarında 1695 senesi civarında babasıyla birlikte Rumeli’ye gitmiştir ki babası Rumeli’de vefat etmiş ve Tunca nehri yakınlarında Gazi Mihal Köprüsü’nün yakınlarına defnedilmiştir.”

“Rumeli’de babasıyla birlikte önce Yanova’ya (1696) akabinde Temeşvar’a yerleşmiştir. İbrahim Efendi bu şehirde yirmi yıl ikamet etmiştir. Günümüzde Romanya sınırları içerisinde yer alan Temeşvar’da sürdürdüğü öğrenim hayatı sırasında Selim Dede, Hacı Eyüp Efendi ve Piri Ahmed Efendi’den dersler almıştır.”

“Temeşvar’ın elden çıkmasından (1716) sonra, önce Tırnova’ya (1718) gitmişse de daha sonra bugün Ukrayna sınırları içerisinde yer alan Hotin’e yerleşmiştir, 1727-1728 tarihlerine kadar Hotin muhafızlığı görevinde bulunmuştur.”

“Daha sonra 1729 senesinde Kili şehrinden gemiyle önce Ereğli’ye daha sonra Amasra iskelesine gelmiş ve ana yurdunu ziyaret etmiştir.”

“İbrahim Hamdi Efendi, bir nevi 18. yüzyılda Kâtip Çelebi’nin takipçisi konumundadır. Eseri “Atlas”ın baş ve son yaprakları olmadığı için yazıldığı tarih kesin olarak bilinememekle birlikte, 1729 ya da takip eden yıllarda yazılmaya başlandığı tahmin edilmektedir.”

 



28.4.2015 10:45:45

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KDZ EREĞLİ ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

  ŞEHİTLERİMİZ: Şehitlerimizin adı,rütbesi, şehit düştüğü yer ve tarihi, mezarının bulunduğu yer, ailesinin adresi aşağıdadır: *HÜSEYİN BIRAK -J.Er -Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı13/07/1993- Balı Köyü- * Halis ÇINAR-Komiser- Diyarbakır-Adıyaman-Şanlıurfa Yol kavşağı-13/07/1993- Kemer Mezarlığı- Gülüç * Asım ÇÖMETEN-P.Er- Kulp İlçesi-12/04/1994- Işıklı Köyü- Işıklı Köyü * Murat DEMİR-J.Uzm. Onbaşı- Bingöl İli Genç İlçesi-25/04/1994- Konuralp Şehitliği- Gülüç * Kudret ÖZCAN-Shh. Er.- Kars – Kağızman-14/07/1994- Şehir Mezarlığı-Kepez Mah. * Pürhan ÖZBAKIR-P.Er.- Şehir Mezarlığı-Akarca Mah. * Metin KÖKSAL-J.Astğm.- Tunceli-07/05/1996-Trabzon-Bağlık Mah. * Engin ÖZCAN-P.Er.- Hakkari ili Oltuca İlçesi Kızıltepe Mevkii-24/08/1996- Hacıosmanlar Köyü * Cafer HIRÇIN-P.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Alacabük Köyü * Ömer İNCE-J.Er- Eruh-Siirt-30/04/1997- Armutcuk Belediye Mezarlığı-Kandilli * Kenan YILDIZHAN-J.Er- Şırnak – BeytüşşebapKontik Tepe-16/10/2000- Aydın Köyü Kabakoz Mahallesi ...

İSTANBUL VE EREĞLİ’DE YEDİ TEPE

  İstanbul’da olduğu gibi Ereğli’de de yedi tepe olduğu belirtilir. İstanbul’daki tepelerin adı şunlardır: Topkapı Sarayı Tepesi - Çemberlitaş Tepesi - Beyazıt Tepesi - Fatih Tepesi -Yavuz Selim Tepesi - Edirne Kapı Tepesi - Koca Mustafa Paşa Tepesi… Ereğli’deki tepe adları şunlardır: Kuzeybatıda (Çeş)Keştepe (Keşif Tepesi) ve Maltepe, kuzeyde Kaletepe (Heraklea Tepesi), kuzeydoğuda Örencik ve Hacı Hasan Tepesi, doğuda Göztepe (Gözetleme Tepesi) ve Elma Tepe olmak üzere yedi tepeyle çevrilidir. Ereğli halkı dilinde bu tepelerin adı şu isimlerle zikredilir: Aktaş Tepe-Göz Tepe-Kale Tepe-Keş Tepe-Elma Tepe-Doruk Tepe-Gök Tepe.. *** Ereğli’de bulunduğu belirtilen bu yedi tepenin adeta İstanbul’u andırdığı belirtilir. Hatta kaynaklardaki ifadelere göre; Fatih Sultan Mehmet döneminde (İstanbul’un fethine hazırlık için) inşa edilen Rumeli Hisarı için, Ereğli kasabasından taş ve kireç sevk edilmiş olduğu da belirtilir.   Yazar İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eserinde “İstanbul’a kereste...

OSMANOĞULLARI KURULUŞ VE EREĞLİ

  Ahmet Refik’in b u kitabında yazar, 14. asrın ilk yarısındaki Anadolu’daki durumu, Selçuk oğullarının ve Bizans İmparatorluğunun mücadelelerini anlatmaya çalışır. Kitabın 11. Sayfasında: “O tarihlerde İmparatorluğun Karadeniz tarafındaki hududu Sakarya’ya varıyordu. Oradan ötesini, Kastamonu taraflarını Candar oğulları – Sinop’u Pervane oğulları idare ediyorlardı. Amasra ile EREĞLİ, imparatorluk idaresinde idi. Fakat Bizans memurları ile askerleri oralara ancak Karadeniz’den gemi ile gidebilirlerdi. Karayolları kamilen Türklerin elinde idi. Bizans’ın serhat nöbetçileri Sakarya sahillerini beklerlerdi. Sahil boyunca kulelerle ahşap barakalar yapılmıştı. Bu durumla beraber, Türkler Bizans arazisine hücum için gene yol bulurlardı. Hatta imparator Mihael Paleologos bu felakete nihayet vermek için Anadolu’ya geçmiş, fakat Türklere karşı bir şeye muvaffak olamamıştı”. Yazar Ahmet Refik, aynı kitabının 67. Sayfasında Orhan Bey ile Kantakuzinos arasındaki ilişkilere değinilmiş. Şu ifa...