Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

EREĞLİ VE KÖYLERİNDE YAŞANAN BAZI İNANIŞLAR

  Yaptığımız bir araştırmada, Ereğli ve yöresinde tarihten bu yana bulunan ailelerin önemli bir çoğunluğunun, Oğuz Boylarından (Kayı-Bayat-Çepni-Yörük vb) olduğu şeklindedir. Bu konuda hazırladığımız bir kitap olan   ORHAN GAZİ VE BİR FETİH ’te yöremizdeki Orhan Gazi dönemi eserlerini, Osmanlı Arşiv Belgeleri üzerinden yazmıştık. Türk tarihi; binlerce yıllık mazisi ve geçmişi olan, kültürel değerleri kuvvetli olan, gelenek görenek ve ananelerine bağlı bir milletin zengin geçmişini aktarır. Şimdi 1000 yıldan bu yana üzerinde yaşadığımız bu Anadolu toprağında yaşayan Türk milletinin, kültürel tarihinin ürünlerini ülkemizin dört bir tarafında çeşitli versiyonlarıyla yaşandığı görülecektir. Bizler; hala az da olsa yaşandığına şahit olunan bazı kültürel unsurlarımızı tarihte de kalması ümidiyle, derleyip-toplayıp sizlere sunmayı uygun bulduk.   Bu yaşam inançlarına günümüzde BATIL İNANÇLAR da denilmekle beraber, unutulmasın ki bu inanışlar Türk kültür geleneğinin günümüze kada...

“İSTANBUL, EREĞLİ’YE BAĞLI İDİ”-2

  325 yılına kadar Ereğli Metropolitliğine bağlı olan İstanbul Kilisesinin (Fener Rum Patrikhanesinin) bağlı olduğu EREĞLİ’nin, Marmara’daki mi Karadeniz’deki mi olduğu üzerine yazdığımız daha önceki yazımıza, kaldığımız yerden devam edelim: MARMARA EREĞLİSİ OLDUĞUNU BELİRTENLER; PROF. DR. EKREM BUĞRA EKİNCİ: Prof. Dr. Ekrem Buğra EKİNCİ, 01.02.2008 tarihli Zaman Gazetesi’nde “Ekümenik nedir, ne değildir” başlıklı makalesinde şu ifadelere yer verir: “İstanbul, ilk zamanlarda Antakya Patrikliği''nin Heraclia (Ereğli) Metropolitliğine bağlı bir episkoposluk idi.” Sayın Ekinci’ye e posta kanalıyla “HANGİ EREĞLİ HRİSTİYANLIK DÜNYASI VE TARİHİ ADINA, DAHA RUHANİ DEĞER TAŞIMAKTADIR” diye sorduk. “Marmara” cevabını verdi. “Bunun bir kaynağı var mıdır” şeklindeki sorumuza “akademik eserlerde Doğu Trakya diye yazıyor” cevabını verdi. Bu kez “O akademik eserlerden birinin adını yazabilir misiniz” dedik. “Önceki Şeriatler kitabımı yazarken, bir Alman Profesörün, bu mevzuda bir makalesine ...

“İSTANBUL, EREĞLİ’YE BAĞLI İDİ”-1

  Anadolu’da (Türkiye’de), Herkül’e ithafen adı,   HERAKLEA - EREĞLİ   olarak belirtilen birçok yerleşim yeri bulunmaktadır. Günümüzde en çok, Kdz Ereğli, Konya Ereğli ve Marmara (Tekirdağ) Ereğlisi bilinmektedir. Kzd Ereğli’mize HERAKLEA adının ne zaman verildiği konusunda bir tarihe rastlamadık. Yani Ereğli’yi tanıtan tüm kaynaklarda, binlerce yıllık tarihimizde, kentimizin adı Heraklea olarak belirtilmektedir. Orhan Gazi’nin yöredeki Türkleştirme İslamlaştırma çabaları sonrasında da “Ereğli İskelesi” – “Ereğli Limanı” anlamı yüklenen “ BEND-EREĞLİ ” adı verildiği belirtilmektedir. Marmara Ereğli’sine HERAKLEA adı, M.S 280-290’lı yıllarda verildiği kaynaklarda belirtilmektedir. İSTANBUL’DAKİ PATRİKHANE  HANGİ EREĞLİ’YE BAĞLI İDİ? Yazımızın konusu; Hıristiyanlık için çok büyük önemi olan, 325 yılında İznik’te toplanan Konsilden önce, İstanbul Kilisesinin (günümüzdeki karşılığı ile Fener Patrikhanesinin) bağlı olduğu merkezi Metropolis olan “ HERAKLEA-EREĞLİ ”nin han...

EREĞLİ YÖRESEL YEMEKLERİ

  Köylerde yaptığımız gezilerde, yöre insanının   yöresel yemekleri   olarak şunları gördük… Somun ekmeği yokken   “höşmen-cizleme ekmeği-gaygana-serme”   vardı… Çorba olarak; Holoş Çorbası, Un Çorbası, Uğmaç Çorbası, Tarhana Çorbası, sofraların kralıydı… En önce sıcaklığı ve bol dumanıyla, tüm günün yorgunluğuna ve stresine adeta masaj rahatlığı verirdi… Hele o Süt Çorbasına atılan Höşmenler, sofranın ekmek kırıntıları adeta bereketti… O çorbalar el emeği, göz nuruydu… ‘Hanım-anne eline sağlık, çok güzel olmuş’ lafları çorbacıbaşı hanımlarını okşayan sözlerdi… “SÖMEKLERİ YEDİĞİMİZ GÜNLER OLDU”:  Köylerimizde yaptığımız bir röportajda, yaşlı bir insanımız şunları söylemişti…  “Öyle kıtlık günleri yaşadık ki, unutulmaz günlerdi onlar… Mısırları kopartılmış sömekleri, dövüp ezip arpa ile karıştırır, ekmek yaptığımız günler vardı. Yine de, bizden önce ot yiyen, ağaç kabuğu yiyen insanları öğrendiğimizde şükrederdik…1930-50’li yıllarda çok yokluk, yoksullu...